24 Mart 2016 Perşembe

Masallar


Meryem'in isteği üzerine kayıt altına alınan masalllar:

Süpriz Doğum Günü Kutlaması
Meryem'in bugun doğum günüydü. Dolu dolu güzel bir gün geçirdikten sonra yatağına yattı. Tam o sırada "Meryem" diyen bir ses duydu. Etrafına bakındı ama kimseler yoktu. Tekrar "Meryem" diye bir ses duydu. Kimsecikler yoktu. Aynı ses "Meryem daha doğum günün bitmedi" dedi. Biraz daha dikkatli bakınca kulağının hemen orada bir tane minik bembeyaz kıyafetler içinde bir peri vardı. Peri ona benimle doğum gününü kutlamak için masallar ülkesine gelmek ister misin diye sordu. Meryem heyecanla yerinden kalktı. Meryem için çiçeklerden yapılmış bir koltuk bembeyaz bir kuğunun sırtındaydı. Meryem çiçekten koltuğuna oturur oturmaz kuğu havalandı. Birlikte bulutların üzerine çıktılar. Bir süre bulutların üzerinde uçtuktan sonra kuğu yavaş yavaş alçalmaya başladı. Sonra Meryem'i yemyeşil çayırların üzerine bıraktı.

Burası Meryem'in hayal ülkesiydi ve burada Meryem'in sevdiği herşey vardı. Meryem iner inmez yanına minik minik bir sürü tavşan geldi. Beyaz tavşan, gri tavşan, siyah tavşan, kahverengi tavşan her renk tavşan vardı. Meryem tavşanlara eli ile havuç yedirdi. Onlara sarıldı, bir süre tavşanları ile oyunlar oynadı. Sonra hayal ülkesinde yürümeye başladı. Karşısına tamamen çiçeklerden yapılmış bir küçük kulübe çıktı. Penceresinin kenarları güllerle kaplı, kapısı papatyalarla. Çatısı rengarenk bir sürü kır çiçeklerinden yapılmıştı. Kulübenin  içerisinde papatyalarla kaplı bir koltuk ve pembe ve beyaz güllerle kaplı bir yatak vardı. Meryem içeri girer girmez çok güzel bir müzik çalmaya başladı. Müzik Meryem'in en sevdiği dans melodilerinden oluşmuştu. Müzik ona Fındıkkıran balesindeki şekerleme perisinin dansındaki çalan müziği anımsatmıştı. Bir anda bir sürü beyaz peri Meryem'in etrafını sardı ve Meryem'e çok güzel beyaz bir elbise giydirdiler. Saçına ise tamamen beyaz çiçeklerden yaptıkları bir taç taktılar. Meryem aynı beyaz periler gibi olmuştu. Hep beraber dans ettiler. Meryem uzun uzun dans etti.

Danstan sonra hayal ülkesinde gezintisine devam etti. Karşına minik minik ağaçlar çıktı. Bu ağaçları çikolata ağaçlarıydı. Meryem'in en sevdiği çikolatalar vardı. Hepsinin tadına baktı.

Gitme zamanı gelmişti. Gitmeden önce beyaz peri ona kalp şeklinde çiçek kurularından yapılmış bir kutu verdi. Kutunun içerisinde ise bir tane yumuşacık küçük bir oyuncak tavşancık vardı. Meryem perinin verdiği kutuyu alıp eve yatağına döndü. Sabah uyandığında ne kadar güzel bir rüya gördüm diye düşünürken eline yastığının altında birşey geldi. Bu ona perinin verdiği kalpli kutuydu. Ve oyuncak tavşanı kutunun içerisindeydi. Gerçekten hayal ülkesine bir yolculuk yapmıştı...

23 Mart 2016 Çarşamba

Meryem 7 Yaşında

Kızım bugün 7 yaşını doldurdu. Bu sene Meryem ile ilgili yazılarımız doğum günü gelmeden hazırdı. Haftanın öğrencisi olduğu zaman Emre ve ben birer sayfa mektuplarımızı yazıp göndermiştik bile. O yazıları bu sayfaya ekledim. 

Kızım seni sen olduğun için çok seviyoruz. Bilmiş bilmiş konuşmalarını, yerinde gözlemlerini ve hiç bitmeyen enerjini çok seviyorum. Herşeyi ne kadar da çabuk öğreniyorsun!


İyi ki doğdun ve iyi ki benim en büyük kızımsın!



Kızımın yeni yaşının ilk gününde canım kızımız ve oğlumuzla. Elif'im daha uyuyordu.



My Little Sweet Angel Meryem,
I remember your eyes were full open seconds later you were born and you were staring at me with your big dark eyes. I love those eyes. You sure have an expressive face and I like how that communicates your feelings sometimes even stronger than your words.
I like the big smile on your face and I want to see that smile all the time. It is making me feel happy. It is making us all happy (your daddy, your brother and your little sister). Your big smile is like the touch of sun light on our faces in the mornings when we wake up. I love it! It is scientifically proven that emotions are contiguous so once you are around I can’t think of anyone that will not pick up your happiness. You sure will be one of those people everyone will want around. You have a magic in your smile!
You made me proud so many times and I know whatever you start doing you will do the best. You were rocking out at the soccer field. I really enjoy how you get better in playing the piano. You are brave and strong. As soon as you started walking you were practicing climbing and monkey bars. You will try out doing new things and you will learn how to get better at things. You sure do not give up easily.
You are a great big sister. Even though you and your brother have some though times during your play time I know you always take care of him and your little sister. Once we are outside you watch them carefully. You always make sure they are safe and happy.
You attend to every detail, and respect to your friends' choices. At the same time you expect the same respect. You come home learning new things, you pick up books that you will learn.  
I love our summers where we go out for walking, you ride your bikes, hiking in the woods, spending hours at the beach and having lots and lots of picnics, breakfast-picnic, late afternoon picnic, dinner picnic… Sometimes ending the day by getting a big ice-cream - you always pick strawberry and chocolate, I usually pick mint-chocolate chips and Bilge always tries something new.
I love finding notes in random places like in your pocket or your backpack all saying how much you love me. As you say “I love you when you hug me, I love you when you smile”. We grownups sometimes forget how it is important to give those big warm hugs and having that magical smiles on our faces. I have one of your notes in my office reminding me those.
I think I miss waking up with your interesting questions like why blue berries are blue or how the very first tree came out in the world. Even though we don’t always have the answers we think together and those conversations always open a door for something new we did not know before. I think we are having less of those recently, so we should pick that up soon. Those questions always show me how much hard thinker you are and how careful you are in your observations.
I know you want 100 stuffed animals in your room, you want a big backyard where you can grow a variety of fruits and plant our favorite herbs- we will make sure to have mint for you and basil for me. We will definitely have lots and lots of flowers. I am not sure if we will be able keep bunnies in our backyard but it is fun to dream about having a lot of fluffy bunnies and a doggie. Whatever the future have for us I know it will definitely have a lot of fun, surprises, new experiences and lots of learning.


I am so happy to have you as my daughter, you are my little sweet angel that makes me happy all the time.  Love, Mommy

Emre'den:

Dear Meryem
After starting the first grade, I am very happy to observe your improvement. You surprise me with the new things you learn at school, some of which I even don't know myself. I enjoy seeing your artwork, you start to work on details and your work includes very specific details that shows your attentiveness. Your reading improved steadily throughout the school year. At the end of the year l believe that you will start reading chapter books. I can't wait to hear the stories that you will read us.


I admire your patience and caring towards your little brother and sister. Both of them enjoy spending time with you. At times you become little Ms. Watrich and start teaching new things to your brother, read books to him. Both your brother and sister loves to play with you.
As your parents we are very proud to see the improvement in you. We are happy to see the things you achieve when you work hard. We want you to be a hard working, caring and happy person. We are glad to see that you are on the right direction.. We are very happy and proud to be your parents.

20 Mart 2016 Pazar

Tombik Kurbağa

Elif'in öğretmenleri çocuklara el ve ayak baskıları yaptırarak bir sürü resim yaptırıyorlar. Benim favorim kurbağa resmi oldu. Elif'in kurbağası pek bir tombik, pek bir sevimli olmuştu. Tıpkı kendisi gibi, tombilik toparlağım benim...



 Elifimin kurbağasını görür görmez içeri girip baskı yaptığı ayaklarını mıncıklamak istedim.

Aşçı Başı Bilge

Bir sabah Bilge uyandı ve benden pişmiş peynir yapmamı istedi. Peynirli ekmek mi istiyorsun diye sordum. Hayır ekmek olmadan pişmiş peynir istiyordu. Sabah acelemiz olduğu için şimdi vaktimiz yok akşama yapalım dedim. Akşam geldiğimizde unutmamıştı. Acaba hellim peyniri gibi birşey mi istiyor diye düşündüm. Bir şekilde onu vazgeçirmeye çalışıyorum. Onun ise hiç vazgeçmeye niyeti yoktu. Dolaptan peyniri çıkardı, çekmeceden bıçağı adı. Aşçı başı Bilge kendi özel tarifi peyniri hazırlamaya başladı. O aklına koymuştu bile ben ise sadece ona yardım edebilirdim. Küçük bir tepsi çıkardım. Fırını açtım. Ve onun istediği gibi peyniri hazırladık.

Fırından çıkınca soğumasını bekleyemeden iştahlı iştahlı peynirini yiyince Meryem'in de canı istedi.   ve bizim de...


Gayet güzel olmuştu. Ellerine sağlık oğlum.

16 Mart 2016 Çarşamba

Öfke Nöbetleri

Bilge'nin inatçılığından ve kararlı tutumundan bu sayfada birçok kez bahsetmiştim. Bu inatçı olma özelliğinin aslında ileride ona birçok kapılar açacağını düşünüyorum. Ancak bu özelliği baskılamak değil de iyiye yönlendirmemiz gerekiyor. Yoksa bu son haftalarda yaşadığımız öfke krizleri ile nasıl baş edebileceğimi bilemiyorum.

Uzun zamandır büyük öfke krizleri yaşamıyorduk. İlki Pazar günü havuzda oldu. Havuz eğlencelerine bizim işlerimizin yoğunluğuna kış tembelliği de eklenince epey bir zaman ara vermiştik. Bu Pazar çocukları aldım havuza götürdüm. Hepimiz çok neşeliyiz. Soyunma odasında mayolarını giydiler. Ben bir yandan Elif'i hazırlıyorum bir yandan Bilge'ye cankurtaran yeleğini veriyorum. Bilge yeleği vermeme şaşırdı ve bana ben artık yelek giymeyeceğim, ben 5 oldum dedi. Oğlum yelek giyip giymemek öyle olmuyor. 40'ına da gelsen yüzme bilmiyorsan giyeceksin dedim. Önce yüzme öğrenmesi gerektiğini söyledim. Ben zaten biliyorum dedi. Bu konuda kendinden gayet emindi. Biliyorsun bilmiyorsun mücadelesinden sonra bilmediğine birazcık ikna olarak yeleği giydi Giyer giymez de çıkardı. Yeleği giyince boğuluyormuş, yelek ona küçük geliyormuş, yelek onu çok sıkıyormuş, vesaire, vesaire. Yaklaşık bir 10 dakika sürecek ağlama krizimiz başlamış oldu. Onun kabul edemeği neden yelek giymek zorunda olduğuydu. Diğer herşey bahanesiydi. Tamam bu yeleği giyme havuzun ordaki yeleklerden birisini giyersin dedim. Havuz başındaki yeleklerden birisini aldı ama yine aynı tepki. Çok sıkıyormuş! Ben yeleksiz gireceğim diye ağlamaya başladı. Ben bir elimde Elif bir tarafta geçirdiği öfke nöbeti ile bütün dikkatleri üzerine çeken Bilge orada kalakaldım. Tamam sen burada köşede otur o zaman dedim. Bu şekilde havuza giremezsin diye uyardım. Sonra bir ara Meryem ile yüzmeyi test etmesini deneyelim istedik. Havuza girdi. Aslında yüzmeye çok yakın ama yine de kendi başına suda durabilecek durumda değildi. Belki Elif orada olmasaydı onunla birebir ilgilenebilir belki yüzmesine yardımcı olabilirdim. Sanırım sadece can yeleği değildi canının sıkıldığı. Benim yardımıma ihtiyacı vardı ama ben onun istediği şekilde onunla ilgilenemiyordum. Birazcık ilgi onu sakinleştirmişti. Bir süre daha havuzun kenarında oturdu. Sonra biraz ite-kaka biraz daha anlayış içeren bir yaklaşımla yeleği giydirdim. İlk başlarda yine yok boğuluyorum, yok sıkıyor dedi ama sonra oyuna daldı ve yeleğin üzerinde olduğunu tamamen unuttu.

Diğer büyük öfke nöbetimizi dün Okemos kütüphanesinde yaşadık. Buradaki Türk arkadaşların bir aktivitesi vardı. Emre'nin Salı akşamları dersi olduğu için çocuklar benimleydi. Belki de daha baştan bu aktiviteye gitmemem gerekiyordu ama arkadaşlar çocuklarla biz de ilgileniriz deyince gittim. Sorun üç çocukla başedememek değildi. Sonuçta onlarla birçok yere gidiyoruz. Sorun son zamanlarda zirve yapmış durumda olan Bilge'nin öfke nöbetleriydi. Bir de diğer çocuklar işin içine girince Bilge bir şekilde arkadaş çemberinin dışında kalıyor ve daha hırçınlaşıyordu.

Bilge ile kütüphaneye gitmeden önce kısa bir konuşma yaptık. Bana ağlamayacağım, yüksek sesle konuşmayacağım, bu kitabı alalım o kitabı alalım diye ısrar etmeyeceğim diye sözler verdi yolda. Ben aktitive odasında aktivitelere dalmışken Bilge yanıma geldi. Bir ağlama krizinin eşiğindeydi. Meryem ile bilgisayarı paylaşamıyorlardı. Meryem'in kalkmasını istiyordu. Kendi oturacaktı. Meryem'e ne kadar sinirlendiyse ona sert bir şekilde vurmaya başladı. Ben bu duruma çok sinirlendim. Bilge'nin öfke nöbeti benim sinir katsayımla doğru orantılı olarak artıyor. Bilge yükseldikçe ben yükseldim. En son o kendini yerlere atmış ağlıyordu. Bense bir elimde Elif diğer tarafımla Bilgeyi yaka paça tutup dışarı çıkarmaya çalışıyordum. Her öfke nöbetinde istediğini elde edemeyeceğini öğrenmesi gerekiyordu. Allah'tan dışarısı çok kalabalık değildi de insanlara çok rezil olmadık. Gerçi Türk komiteye rezil olacağım kadar oldum sanırım ama yapacak bir şey yok. Bilge'yi arabaya attım, kapıyı kapattım. Elif'i en son Meryem'e vermiştim. Elif ve Meryem yerlerini aldıktan sonra ben arabayı çalıştırdım. Bilge arabada hala ağlıyor kütüphaneye gideceğim, bilgisayar oynayacağım diye. İşin ilginç yanı Meryem aktivite odasında iken Bilge'ye bilgisayarı açmıştım ama bir süre sonra sıkılıp Meryem'in yanına gitmişti. Meryem ve diğer çocukları oynar görünce ısrarla bilgisayar başına geçmek istemişti.

Biraz boş boş arabayı sürdükten sonra eve geldik. Bilge'nin ağlama krizi geçmişti. Ben ise biraz daha sakinlemiştim. Eve girince Bilge doğrudan odasına gidip kapıyı kitledi. Aklınca bana tavır yapıyordu. Hiç birşey demedim. Ama yemeğe hiç dayanamaz. Bizim yemek yediğimizi duyunca, tabi biraz da sakinlemenin etkisiyle şebeklik yaparak geri geldi. Neyse benden özür diledi. Ben ona bir hafta cezalı olduğunu hiç biryere gidemeyeceğini söyledim. Biraz kızdı ama kabul etti.

Yatma vakti gelmişti. Bir tane kitap okuyabileceğimi söyledim. Meryem'in istediği kitabı okudum. Bilge Kırmızı Başlıklı Kız masalını da istiyordu. Daha fazla öfke krizi kaldıramayacağımı düşünerek okumaya başladım. Ben masalı okuyordum ama o hiç oralı değildi. Başka bir kitaba bakıyor ve gürültü yapıyordu. Hemen yatağına yatmasını  söyledim. "Hayır, ben kitap okuyacağım" diye ısrar etmeye başladı. Yine başladık tartışmaya ve yükselmeye. Kaçınılmaz bir öfke krizi daha. Ben artık sınırdayım. Bilge'yi yatağına zorla yatırdım. Poposuna bir iki vurduktan sorna üstünü örttüm ve odadan çıktım. Kendi odama geçtim. İçeriden ses geliyor "anne bir şey söyleyeceğim, anne birşey söyleyeceğim" diye. Ben duymazdan geliyorum. Ağlaya ağlaya yanıma geldi ve "anne birşey söyleyeceğim" diye yatağımda ağlıyor. Ben hala kızgınım. Saat 9:30'u geçti. Uyku saatleri geçeli bir saat oldu ve hala ayakta. Üstüne üstlük Bilge yüzünden Meryem de uyuyamıyor. En son yatağına yat sonra ne söyleyeceksen söyle dedim. Bana "hayır sen yatağına yat, orada söyleyeceğim" demez mi?Ben bir orta yol bulmaya çalışıyorum Bilge ise sınırlarını zorladıkça zorluyor. Bir süre onun tartışmasını yaşadık en son yatağının kenarında söylemeye razı oldu. Benim ondan özür dilemem gerekiyormuş. Yatırırken poposuna vurmuştum ya. Bu muydu oğlum dedim bunca gürültü kıyamet bunun için miydi? Özür dilerim vurduğum için dedim. Bunu duyunca rahatlamıştı. Yattı ve uyudu.

Ben yatağa yattığımda sanki üzerimden 10 yıl geçmişti.

15 Mart 2016 Salı

Ba-Ba

Elif'in sesleri yavaş yavaş kelimelere dönüşüyor. İlk kelimemiz ba-ba. Ama baba anlamında değil bay-bay anlamında. Birisi giderken elini sallıyor ve yüzüne yayılan o kocaman gülümsemesi ile ba-ba, ba-ba diyor.

Masalların Girizgah Kısmı

Son birkaç haftadır Meryem ve Bilge uyku öncesi masal istiyorlar. Meryem daha küçükken bu masal anlatma seanslarımız çok oluyordu. Bilge'nin büyüme döneminde biraz ara vermiştik daha doğrusu ara vermek zorunda kalmıştık. Bilge'nin kontrolü elinde bulundurma sabırsızlığı nedeni ile masallarımız hep kesiliyordu. Ben anlatmaya başlar başlamaz Bilge sözümü kesiyor, kendine göre birşeyler katıyor, Meryem de bu duruma sinir oluyordu. Eğer ona söz vermezsek bu sefer anlamsız sesler çıkararak benim masal anlatmama müsaade etmiyordu. Birkaç hafta önce Meryem'den gelen ısrarlarla masallarımıza başladık. Bilge yine katılmak istiyor ama artık kendi sırasını bekliyor. Bazen ben masal anlatmaya başlamadan önce bazen ise benim masalımdan sonra Bilge'nin masalını dinliyoruz.

Bu masallar öyle kitaptan okuduğumuz masallar değil. Kendi uydurduğumuz masallar olsun istiyor Meryem. Çoğunlukla da masal kahramanlarımız Meryem, Bilge ve Elif oluyor. Bazen daha çok çocuk ekliyoruz. Bazen ben isim vermesem de çocuklar otomatik olarak kahramanları kendileriymiş gibi düşünüyorlar. Ancak bu masal uydurma işi hiç kolay değil. En zoru her zaman yeni bir hikaye ile gelebilme. En sevdikleri tema bir arada maceraya çıktıkları yolcuklar. Bu maceralar sırasında ormana gidiyorlar, ormanda başka bir yere açılan bir kapıdan geçiyorlar, bazen evimizin önündeki gölden gizli bir geçitle okyanusa gidiyorlar, vesaire vesaire. Dün yine masalıma başladım heyecenla yaşasın daha önce hiç anlatmadığım bir konu buldum diye seviniyorum kendi kendime. Bu sefer uzay gemisine binip uzay yolculuğuna gitsinler diye düşündüm. Geçen hafta izlediğimiz İntersellar filminden esinlenmiştim. Masala başlar başlamaz Meryem anne bunu anlatmıştın başka birşey anlat demesin mi? O zaman hatırladım bizde Uzaylı Rola diye Türkce bir kitap vardı. Ondan biraz kopya çekerek çocuklara daha önce bir uzay yolculuğu yaptırmıştım. Sil baştan yeni bir hikayeye başlamam gerekiyordu.

Masallara başlarken klasik masal girizgahı ile başlıyorum. Bir varmış bir yokmuş, develer tellal iken, pireler berber iken.... Bilge bu girizgahın ortasında bana "This does not make any sense, can we skip this part?" demesin mi? Bu söylediğinin hiç bir anlamı yok bu kısmı geçebilir miyiz diyordu bana. Haklıydı bu sözlerin hiçbir anlamı yoktu ama bu anlamsız sözler topluluğu insanı masalın hayali dünyasına hazırlamıyor muydu?  Ben yine de girizgahımı bitirdim ve masala başladım.

Masal sırasında ormandan gizli bir geçite girdiler. Geçitin girişinde rengarenk konuşan ağaçlar Meryem, Bilge ve Elif'i karşıladılar. Sonra geyiklerin sırtlarında gizli bir mağaraya gittiler. Bu mağarada bir sürü hazine vardı: altınlar, mücevherler... Bilge masalı keserek "Is this a fairy tale?" diye sordu. Evet oğlum bu bir masal dedim. Anlattığım hikayenin gerçekliğini kontrol etmek istemişti sanırım. Ben anlatmaya devam ettim. Bu mağaradan kendilerine istedikleri hediyeleri aldılar. Bilge çok güzel altın bir kılıç aldı. Meryem mücevher kolyeler aldı. Meryem hemen "hayır ben tavşan aldım" dedi ve gelecek masallar için de bana not düştü. "Nereye gidersem ben hep yanıma tavşam alıyorum tamam mı?" Ben Meryem tavşan aldı diye düzeltip masalıma devam ettim. Tekrar geyiklerinin sırtına binerek yola çıktılar. Bu sefer Bilge "anne o page'e gidebilir miyiz, sword aldığı page'e". Masalda kendilerine hediyeler aldıkları kısma dönmek istiyordu ama sanki kitaptan okuyormuşuz gibi önceki sayfaya dönmemi istedi.  "Tamam oğlum geri döndük" dedim. Bilge "Ben shooter aldım kendime. Sword ve shooter" diye ekledi. Eklemeler, kesintilerle sonunda masalımızı bitirdik.

Sonra bir masal daha. Bu masal seansına daha gece boyunca devam ederlerdi ama uyku vakitleri çoktan geçmişti. Haralı güreli bir şekilde onlara iyi geceler öpücüğü verip kendimi odadan dışarı attım.

7 Mart 2016 Pazartesi

Gülen Yüzüm

Sabahları sana gülen bir çift göze uyanmaktan daha güzel bir başlangıç olabilir mi acaba? Benim için yok. Gülen yüzüm, canım kızım Elif'im, seni çok seviyorum!


Kitap Kurdu Meryem

Meryem okumaya başladığından bu yana bazen zorlayarak bazen kendi isteği ile hedefler koya koya okumasını epey bir ilerletti. Aslında birazcık daha sabrı olsa kalın kalın kitapları okuyacak durumda ama hala bir sabır problemimiz var. Uzun sürecek okumalar yapamıyor. Başladığı kitapların hemen bitmesini istiyor. Dolayısı ile hala uzun kitaplara başlama cesaretimiz yok.

Bir ailede anne ve babanın farklı ilgi ve yeteneklerinin olması doğal bir iş bölümü imkanı oluştururuyormuş. Bizim evde öyle önceden çok planlama yapmadan kim neden sorumlu çok iyi biliyoruz mesela. Ben daha çok çocukları dışarı götürüyor, sosyal aktivitelerini planlıyorum. Emre ise bizim teknik işler sorumlusu. Ve olmazsa olmazımız arşivleme işlerimizi yürütüyor. Meryem'in okuma ve gelişim grafikleri onun veri bankasında. Dakika başına okuduğu kelimelerin verisini bir Excel dosyasında saklıyor, grafiğe döküp Meryem ile paylaşıyor. Bu sayede Meyrem hem grafik okumayı öğreniyor hem de kendi gelişimini yakından takip ediyor.



Emre'nin Amazon.com sitesinde Meryem adına açtığı bir hesap var. Meryem'in okuduğu kitapları burada işaretliyor. Meryem hemen hemen bütün bu kitapları 5 yıldız üzerinden değerlendiriyor.


Geçen haftaki iki günlük kar tatili Meryem'i küçük bir kitap kurduna dönüştürdü.  İki gün içerisinde 20'den fazla kitap okudu. Okuduğu kitapların yüksek bir tepe oluşturmasından gurur duyduk hepimiz.

Babası ile bu sene için 500 kitap hedefi koydular. Bu hedefinin %25'i tamamlanmıştı bile.

Okuma konusundaki bu titizliğimiz henüz matematiğe yansımadı. Sanırım ikimiz de matematikçi olduğumuz için bu durumu hafiften alıyoruz ama çok geç olmadan matematik gelişim tablosunu da verilendirmemiz gerekecek.