25 Şubat 2014 Salı

İnsan Anatomisi

Bilge ve Meryem ile yine bir yüzme kursu çıkışı soyunma odasındayız. Aile soyunma odaları çok dolu olduğu için ben ikisini de kadın soyunma odasına götürüyorum. Burada malum insanlar gayet serbest. Yine bir bayan duştan çıkmış. Gayet rahat bir şekilde üstünü giyiniyor. Bilge ve Meryem ise tüm uyarılarıma rağmen kadını giyinirken seyrediyor. Bilge kadına baktı ve ilk önce "Göbek!" dedi. Sonra "popo!". Bir süre daha baktı ve "meme yok! meme yok!" demeye başladı. Ee malum meme emmeyi bırakması epey bir zor olmuştu.

Danalar Girmiş Bostana

Dana bizim kelimeler sözlüğümüzde çocuklarla beraber Eylül ayında yaptığımız Türkiye gezisinden sonra yerini aldı. Özellikle Bilge için... Bilge danaları görünce biraz korktu diyebilirim. Babamın o kadar ısrarlarına rağmen bir türlü 2 metre kadar yakınına olsun onu getiremedik. Ancak uzaktan gözleri hep danaların üzerindeydi. Son günlere doğru danalara yakın bir yere sandalyesini yaklaştırırıyor ve uzun uzun seyrediyordu. Aslında biraz uzun kalsaydık o korkusunu atıp nefret-korku arası başlayan ilişkisinin büyük bir aşka dönüşebilme ihtimali olabilirdi. Artık bizim için inek, öküz, boğa her ne varsa hepsi dana. Bilge gördüğü inek resimlerine hep dana diyor. İlk başta bu biraz komik de oluyor aslında. Yani özellikle dana kelimesinin kullanımına pek alışkın olmayan şehirli arkadaşlarım bunu garipsiyor. Bilge arada telefonumu alıyor ve benim gitmeye yakın çektiğim 1 dakika kadar bile sürmeyen videoyu defalarca izliyor. Danalar ahırda uzak bir köşede dinlenmeye çekildikleri için rahat bir şekilde danaların ahırına yaklaşabildiği video.


Meryem'in danalarla çekilmiş resmini telefonuma arka plan olarak koymuştum bir ara. 


Benden "dana, dana" diyerek telefonumu istemesinden sıkıldığım için değiştirdim. Lorraine, Nebraska'dan bir oyuncak inek getirmişti. O zaman da hoşumuza gitmişti ama şu anda bizim için paha biçilemez. Bilge gece oyuncağını yanında göremezse bizden "dana, dana" diyerek oyuncağını istiyor. Bir süre kendi kendine dana ile konuşuyor. mo'luyor, danayı öpüyor. Sonra da sarılıp uyuyor. 

Gece yatarken Meryem ile Bilge'ye özellikle onlar küçükken iki tane ninni söylüyordum. Birisi "Küçücükken başucumda" diğeri "dandini dandini dastana". Geçen gün yine onları yatırdım ve başladım ninniye "küçücükken başucumda..." Bilge başladı yine "dana, dana" demeye. O an birden aklıma gelmedi. Ne danası oğlum diyorum ama biraz daha ısrar edince anladım. Oğlum danalı ninniyi istiyordu.  

Dandini dandini dastana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı
Yemesin lahanayı...


17 Şubat 2014 Pazartesi

Sebep-Sonuç İlişkisi

Meryem bu aralar herşeyi bir sebep ve sonu. ilişkisi içerisinde değerlendiriyor. Anlamadığı şeylerin mutlaka sebebini soruyor ve verdiği kararların sebebini açıklıyor. Okula sevgililer günü hediyelerini götürüyoruz. Kit'inkini önce vereceğim diye elinde aldı. Çünkü dün Medha sevgililer günü kartları vermişti ama yeterli sayıda olmadığı için Kit'e verememişti. O yüzden Kit çok sevinecek.
Banyoda oynamak istiyor ama vaktin geç olduğunu da biliyor hemen sebebini yanında hazırlıyor. Anne banyo yapmamız gerekli çünkü dün banyo yapmadık. Anne elbisemi değiştirdim çünkü evdeyiz ya ev kıyafetimi giydim. ve daha hatırlamadığım bir sürü sebepler ve sonuçlar. Tabii ki bizden de aynısını bekliyor ama bu her zamanki gibi kolay olmuyor. Mesela dün markette köfte standından köfte yiyemeyeceğimizi ona açıklamaya çalışıyorum.

Ben: Annecim onu yiyemeyiz, çünkü biz domuz eti yemiyoruz.
Meryem: Neden? Sağlıklı değil mi?
Ben: Evet.
Meryem: Peki diğer insanlar neden yiyor?
Ben:?!

Bir de bu aralar çözüm üretiyoruz herşeye.

Meryem: Anne akaşama bize yanına muz alır mısın?
Ben: Hayır kızım evde muz kalmamış.
Meryem: Ben biliyorum. Akşam bizi almadan önce markete gidip alabilirsin.

Meryem: Anne, çikolatalar bekleyince erirler o zaman yiyemeyiz onları.
Ben: Ne yapalım o zaman?
Meryem: Bence onları şimdi yiyelim.
Ben: ?!





Sevgililer Günü Kartları

Meryem bu sene Sevgililer Gününü pek bir heyecanlı karşıladı. Daha sevgililer günü gelmeden bana siparişler verdi. Anne seninle bu akşam sevgililer günü kartaları hazırlayalım mı? Olur, Meryemcim ama malzemelerimiz eksik. Sen okuldan çıktıktan sonra bizi almadan markete gidersin alırsın. Kızlar için pembe, erkekler için mavi kağıt alırsın. Bir de sticker, kelebekli olsun ama. Şeker olarak da lolipop alırsın tamam mı? Sanki kafasında herşeyi planlamıştı.

Akşam üzeri Meryem'in sipariş ettiği gibi kızlar için pembe erkekler için mavi bir karton aldım. Birsürü etiket, lolipop şeker ve küçük kutuların için koymak için Hershey kiss çikolatalar. Yemekten sonra Bilge ve Meryem heyecanla masaya oturdular ve arkadaşları için sevgililer günü paketlerini hazırlamaya başladık. Meryem iş bölümünü planlamıştı. Anne sen kalpleri kesici ol ben etiketleri yapıştırıcı. Anne ben kutuya çikolataları koyucu oluyum sen kutuları kapatıcı. İlk başta kendine bir paket hazırladı. Sonra Ashley'e ve Kit'e. Daha sonra diğer çocuklara. Kendisine ve Kit'e parlak pembe kutuları seçmişti. Ashley için de parlak pembe bir kutu arayordu ama ben Ashley'e çoktan bir kırmızı kutu koyup paketini kapatmıştım bile. Meryem'in buna cevabı "olsun anne, Ashley zaten okulda hep pembeyi alıyor Kit'e ve bize kalmıyor". Yani aklına göre bir şekilde adil bir dağıtım olmuştu.

Bilge iki tane kart hazırladıktan sonra sıkıldı.


Meryem bütün kızların kartlarını bitirdi. Kartları hazırlarken sürekli "anne, çok güzel vakit geçiriyorum! Kart hazırlamayı çok seviyorum!" dedi.

Erkek çocuklarınkine geldiğimizde uyku vakitleri gelmişti. Geri kalanını ben tamamlayacağıma dair söz verdim ve Meryem'i zar zor yatağına yolladık. Hep "anne şunu da yapayım, şunu da bitireyim" diyerek geri dönüyordu.


Ertesi gün Meryem'in büyük bir heyecanla hediye paketlerini arkadaşlarının dolaplarına yerleştirirkenki yüzündeki mutluluk ve başarı duygusu herşeye değerdi.

Bene Yok...

Bilge küçük Emrah bakışı ve ses tonu ile şu aralar pek bir etrafta gezinir oldu. Masada yemek yiyoruz ve birdenbire başladı "bene yok, bene yok". Tabağı vardı, tabağının içerisinde bizim tabağımızda olan herşey vardı. Çatalı, kaşığı herşeyi var. Ne istiyor acaba? Oğlum ne istiyorsun diyorum kısık ve üzgün ses tonu ile "bene yok" diyor. Allah'tan ne istediğini farketmem çok uzun zaman almadı. Emre meyve suları için masaya üç bardak koymuş. Bunlar aslında Bilge, Meryem ve Emre için. Ben genelde ya çocuklardan biri ile içiyorum ya da içmiyorum. Bilge bir bardaklara bakmış bir de bize, büyük ihtimal kafasında yaptığı birebir eşlemede bir kişiye bardak olmadığını farketti. Onun önünde bardak olmadığına göre gerçekten o an için ona meyve suyu yoktu.

Sabahları okula erken gitmek için arabada kahvaltı yapıyoruz. Çocuklar için minik buzdolabı poşetlerine elma dilimledim ve bir de krem peynirli ekmek. Bilge poşetini açtı ve krem peynirli ekmeğini yemeğe başladı. Meryem elmalarını bana verdi. Sonra benden isteyeceğini söyledi. Meryem ekmeğini bitirince elmalarını istedi. Meryem'e elma uzattığımı gören Bilge başladı yine "bene yok, bene yok..." Oğlum sana da koydum ya, poşetinin içerisinde. "bene yok, bene yok". Poşetini yan tarafına koymuştu ve zaten poşetinin içerisinde olanda değil benim Meryem'e verdiğimdeydi gözü. Allah'tan çantamda fazladan elma vardı. Çantamdaki elmayı çıkarıp ona verdim de yol boyu "bene yok" dinlemek durumunda kalmadık.