4 Haziran 2015 Perşembe

Aramıza Hoşgeldin Elif!

Küçük kızımız Elif geçen hafta Pazartesi (25 Mayıs 2015) günü öğleden sonra saat 1:27'de doğdu. Bilge ve Meryem ile karşılaştırdığımızda beklediğimizden çok daha büyük bir bebek olarak. 4 kilo 300 gram civarındaydı doğduğunda. Doğum anı zor bir an ve insan nedense her seferinde o zorluğu unutuyor. Sanırım bu unutma insana yeni bir doğum tecrübesi için cesaret veriyor. Doğum öncesi sancılar, sonra doğum anı ve Elif'i kucağıma attıkları anki şükür hissi, bütün bu duygular birbirine karışıyor ve ağlamak ile gülmek arasında karışık bir duygu yoğunluğu yaşıyor insan. İlk bakımını yaptıktan sonra kızımı emzirmek için kucağıma verdiler. O kokusu, sıcaklığı ve daha anne karnında mı dışarıda mı olmanın karışımı ile yarı açık yarı kapalı gözleri ile onu aldım, kucağıma bastırdım. Güçlü bir emme duygusuyla emmeye başladı. Bir süre sonra üzerime yaslandı ve kucağımda uykuya daldı. Dünyamıza hoşgeldin minik kızım!


Doğum anı ve sonrası o kadar ilginç ki insan o saşkınlık, rahatlama hissinin verdiği doygunlukla bütün yorgunluğunu, açlığını herşeyi unutuyor. Nitekim öyle de oldu. Kızım ve ben o gün ve gecesinde çok uyumadık. Ben onu alıp kucağıma sarıldım o ise nerede olduğunu anlayamanın şaşkınlığı ile sık sık uyandı, ara ara ağladı. Birbirimize alışmaya çalıştık.

Öğleden sonra saat 4 buçuk gibi Emre annemi ve çocukları almaya gitti. Odaya ilk giren Bilge oldu. Yüzünde bir şaşkınlık ifadesi vardı ama bir kırgınlık, kıskaçlık değildi. Kızıma da oğluma da sıkı sıkıya sarıldım. Onları ne kadar çok sevdiğimi daha fazla hissetsinler istedim. Bu aslında benim kendime de bir hatırlatmaydı. Küçücük bebeğin masumluğu ve sıcaklığına boğulup dünden daha az ihtiyaçları olmayan çocuklarımı bir an bir bile ihmal etmemem gerektiğini hatırlattım kendime.
Çocukların gelmesi ile hastane odasını  bir cümbüş aldı. Meryem ile Bilge önce bebeği kim tutacak yarışına girdiler. Sıra ile kucaklarına verdik. Elif uyku uyanıklık arasındaydı. Biz fotoğraf çekerken Bilge Elif'in uyumasına karşı çok hassas bir tavırla bütün gayreti ile bizim susturmaya çalışıyordu. Onca gürültüye Bilge'nin "herkes sussun" uyarıları karışıyordu. Elif uyanıp ağlamaya başlayınca Bilge bize kızdı. Bebeği uyandırmıştık işte. Bir süre odada bulunan koltuğa oturup bebeği kucaklarında tuttular. Bilge Elif'i kucağına alır almaz twinkle twinkle söylemeye başladı. Tam bir büyük abi gibi davranıyordu.



Eve geldiğimiz birkaç gün yine telaş içinde geçti. Çocuklar bebekle ilgilenmek istiyorlar ama nasıl davranacaklarını tam bilemiyorlardı. Meryem bana sormadan kucağına alıyor, Bilge Elif'in başının üzerinde zıplıyor, oynuyordu. Evde iki küçük çocukla bir bebeğin varlığı sadece bir bebeğin varlığından çok daha zor olacaktı bu belliydi. Bir yandan Elif'i korumaya çalışıyor, bir yandan da çocukların kalplerini kırmamaya özen gösteriyordum. Ayrıca Elif'i çok korursam benden gizli bir şekilde onunla ilgilenmeye çalışıp ona daha çok zarar verme ihtimallerinden korkuyordum. Bütün bu kaygılarla çocuklara Elif ile ilgilenebilecekleri ama ona karşı çok hassas olmaları gerektiği mesajını vermeye çalışıyorduk.


İlerleyen günlerde Bilge'nin duyguları biraz daha karışıklaştı. Çünkü bu yeni gelen bebek anneyi tek başına ona bırakmıyordu. Geçtiğimiz Cumartesi akşamı tavan yaptı. Emre yoktu ve çocukları ben yatıracaktım. Ve aksilik Elif bir türlü uyumuyordu. Bilge ise bana sarılıp yatmayı özlemişti ve yanında Elif'in olmasını istemiyordu. Önce Elif ile birlikte Bilge'nin yanına yattık. Olmuyordu. Elif uyumuyordu, Bilge ise anneyi paylaşmak istemiyordu. Sonra ben kendi odamıza geçtim ve Elif'i uyutunca Bilge'nin yanına geleceğini söyledim. Aradan yarım saat geçmişti ama Elif  hala kucağımdan inmemekte ısrarcı idi. Ben bu saate Bilge uyumuştur diye düşünürken Bilge'nin "anne, anne" diye odadan beni çağıran sesleri gelmeye başladı. Bir yandan Elif'i uyutmaya çalışıyor bir yandan da Bilge'ye sen uyu, ben Elif''i uyutunca yanına geleceğim telkinleri veriyordum. Böyle böyle saat 12'yi buldu. Bilge inatla uyumuyordu ve sabrı da git gide tükeniyordu. Sonunda yanıma geldi ve yattı. Bir tarafımda Elif bir tarafımda Bilge beraber uyumaya çalıştık. Ancak Bilge yine mutlu değildi. Tamamen ona dönmemi istiyordu. Hatta kendince Elif'e kızıyordu. Neymiş efendim o büyük memeyi almış ona küçüğünü bırakmış. Sanki bir fark varmış gibi. Bu tam komşunun tavuğu komşuya kaz görünür durumuydu. Allah'tan Elif çok geçmeden uykuya daldı. Ben Bilge'ye döndüm ve sarılarak uyumaya başladık.  Daha sonraki günlerde Bilge'nin sebepsiz ağlama krizleri biraz daha arttı. Elif'i bırak anne diyordu. Benimle birebir vakit geçirmek istiyordu. Son birkaç gündür daha iyiyiz. Elif'in varlığı bizim onunla kaliteli vakit geçirmemize engel değil bunu yavaş anlamaya başlıyor sanırım.

Bütün bunlar olurken ben Meryem'in ilk Bilge doğduğu zamanlardaki tepkilerini düşünüyordum. Meryem hastaneye gelip Bilge'yi kucağımda görünce parmağını ağzına alıp, bana sokulup öylece durmuştu. Sonra bana "bunun annesi nerede" diye sordu. Soruşundan duyacağı cevabı duymak istemediği belli oluyordu. Annesi benim deyince eliyle bir karnımı yokladı. Gerçekten oradaki bebek dışarı çıkmış mıydı sanırım ondan emin olmak istiyordu. Ben Bilge'yi emzirirken usulca yanıma sokulur o da parmağını emerdi. Bazen gerçekten dayanamaz duruma gelirdi sanırım Bilge'yi memeden aniden çekip "yeter bu kadar, doydu!" der ve memeyi kapatırdı. Bir yanımda Meryem bir yanımda Bilge yatakta yatarken ben Bilge'ye doğru dönmek zorunda kalırdım kızım hiç sesini çıkarmadan arkadan bana sarılır öylece uyur kalırdı.

Meryem Elif ile ilgilenmek için çok hevesli. Okuldan eve gelir gelmez Elif'in yanına gidiyor, ona sarılıyor. onu kucağında taşımak istiyor. İlk günler o da benimle yatmak istiyordu ama Bilge'den farklı bir sebeple. Meryem Elif'in kokusunu duymak ve onu hissetmek istiyor. İlk birkaç gece Meryem'i ağlayarak yatağına göndermek zorunda kaldım. Elif'i özlerim diyerek ağlayarak yatağına gitti. Neyse ki akşamları Elif ile birlikte uyumasının doğru bir fikir olamadığını kabul etti. Gündüzleri okuldan geldiğinde Meryem'in Elif'in yanına uzanıp uyumasına izin veriyorum. İkisi de durumdan gayet memnun uyuyorlar. Nedense Elif Meryem'in yanında olmasından hiç rahatsız olmuyor.


Biz kızımla bu günlerin keyfini çıkarmaya çalışıyoruz. Elif'i kucağımda tutarken çok karışık duygularla sarılıyorum. Biz hep üç çocuklu bir aile olmak istedik. Tabii ki hayatın ne göstereceği hiç belli olmaz ama Elif bir başlangıç gibi bir son gibi de hissettiriyor. İnsan en fazla kendi çocuklarına yakın olabiliyor. Bebek kokusu, yumuşaklığı o kadar güzel ki onu doyasıya içime çekmek istiyorum. Her anının tadını çıkarmak ve içime kazımak istiyorum. Bebekler çok çabuk büyüyorlar. Meryem ve Bilge ne zaman doğdu, ne zaman bu kadar büyüdüler insan farkedemiyor. Farkında olmadan akıp geçen zamana karşı bir farkındalık kazanmak istiyorum. Biliyorum ki resimler var, videolar var ama yine de bütün bu kayıtlar o yaşanılan anın gerçekliğini saklamaya yetmiyor. Hafızalarımızda yer alan hatıralar ise genelde uçlarda yaşanılan duyguları barındırıyor. Elif'i kucağıma sıkı sıkıya bastırırken keşke kokuları ve dokunuşları da saklamak mümkün olsaydı diye geçiriyorum içimden. Bunun mümkünsüzlüğü yaşadığım ana daha da sıkı sıkıya sarılmama sebep oluyor.


İyi ki doğdun canım kızım. Aramıza hoşgeldin Elif!