30 Nisan 2014 Çarşamba

Arkadaş Etkisi

Meryem arkadaşlıklarında bir şekilde hep daha çekinik taraf olarak kalıyor. Arkadaşlarını çok seviyor ve bazen kendi tercihlerini sırf bir arkadaşı ile daha uzun oynayabilmek için geri plana atıyor. Arkadaşının peşinden koşarken bizi bile unutuyor.

Okul çıkışında arkadaşlarından biri ile zıplaya zıplaya gitmeyi çok seviyor. Ashley veya Bella Fay ile el ele tutuşup dışarı gidiyorlar. Bilge de onlara katılmak istiyor. Arkalarından bağırıyor, koşuyor ama Meryem Bilge'yi duymamayı tercih ediyor. Dışarı çıktığımızda bizi değil arkadaşını takip ediyor neredeyse onunla aynı arabaya binecek. Hem biz hem de arkadaşının ailesi zor durumda kalıyor.

Geçtiğimiz günlerde Atahan ile parkta oynuyorlar. Atahan'a babası takla atar mısın diye sordu Atahan'a. Atahan taklaya hiç benzemeyen bir hareket yaptı. Arkasından Meryem de Atahan gibi takla attı. Meryem takla atmasını çok iyi biliyor ama onun için önemli olan arkadaşı ile aynı şeyi yapıyor olmak.

Hayvanat bahçesi gezimiz sırasında Meryem ve Erva hep yanyana idiler. Oyun parkı alanına gelince bu birliktelik beni rahatsız etmeye başladı çünkü Meryem genelde Erva'yı takip ediyordu. Yemek yeme sırasında Meryem masaya oturdu hızlı bir şekilde birkaç şey atıştırdı. Erva hala oyuna devam ediyordu. Meryem hem kendi için hem de Erva için Quesedilla alarak Ervan'nın yanında oynamaya gitti. Kısa bir süre sonra geldi "bu Quesedilla yere düştü, benim değil Erva'nın" diyerek. Sonra kendisine çikolatalı süt alarak gitti. Hemen sonra Erva da istiyor diyerek geldi. Sesimi çıkarmadan sütü verdim. Bir süre sonra baktım Erva Meryem'in sallandığı salıncağa binmek istiyor ve doğal olarak Meryem yerini vermek istemiyor. Erva biraz ısrar ettikten sonra gitti. İçimde bir zafer hissi oldu. Sonuçta Meryem istediği bir şey konusunda ısrarcı olmuştu. Bir süre sonra Meryem üzülerek Erva'ya "Erva beni seviyor musun" diyerek yalvarır bir şekilde soruyor. Erva ise hiç oralı olmuyor. Sanki biraz önceki olayın acısını kızımdan çıkarıyordu. Erva Beyza ile oynamaya başladı. Meryem ise onların peşlerinde ve sürekli olarak Erva'ya onu sevip sevmediğini soruyor. Bu duruma artık tahammül edemedim ve Meryem'i salıncağın oraya çağırdım. Onu sallayarak ona arkadaşlık etmeye çalıştım. Bir süre sonra Erva geldi. Meryem Erva'ya sallanıp sallanmak istemediğini sordu. Neyse ki yandaki salıncak boşalmıştı ve Erva da o salıncağa bindi. Meryem tekrar sordu "Erva beni seviyor musun?" Erva biraz umursamaz bir şekilde "evet" dedi.

Dün gözlem odasında Meryem'i gözlemliyorum. Atıştırmalık zamanı. Meryem masada gayet neşeli. Karşısında Ashley oturuyor. Bir yanında Aaron diğer bir yanında Mr. Andy. Meryem hepsiyle birlikte sohbet ediyor, şakalar yapıyor ve gayet mutlu.

Masadan kalkıp oyun alanına geçiyorlar. Meryem bir süre legolarla oynadıktan sonra Ashely'in olduğu masaya geçiyor. Onunla oynamak istiyor. Oyuncağını onunla paylaşıp paylaşmayacağını soruyor. Ashley olumsuz yanıt veriyor. Üstüne üstlük oyuncağını  Medha ile paylaşıyor. Meryem bir süre onları seyrediyor. Tekrar tekrar onunla oynayıp oynamayacaklarını soruyor. Mr. Andy'nın yanına gidiyor ve bu durumu paylaşıyor. Mr. Andy Ashley'e birşey söylüyor ama problemi tabii ki çözmüyor. Meryem pes etmiş bir şekilde bir köşeye kıvrılıyor ve orada sessizce oturuyor. Ashley'nin umrunda bile değil.


Toplu grup zamanına geçiyorlar. Meryem olanca sessizliği ile Aaron'un yanında bulduğu bir boşluğa oturuyor.



Bu durum bizim canımızı acıtıyor. Meryem'in güçlü olmasını istiyoruz. Kendinden emin olmasını ve kararlarının arkasında durabilmesini istiyoruz. Bu başkaları üzerine hakimiyet kurmak demek değil. Bazı çocuklarda bu üstünlük isteği çok daha bariz oluyor. Anne babalar hatta bunu liderlik olarak nitelendirerek gurur duyuyorlar. Meryem'in liderlik vasıflarını geliştirmesi konusunda onunla daha çok ilgilenmemiz gerektiğini biliyoruz. Ancak Meryem'in bu davranışlarının arkasında onda baskın olan arkadaşlık ve paylaşma duygusunu da yatsımamak gerekiyor. O sevgisini ve mutluluğunu paylaşmak istiyor. Onun için önemli olan arkadaşı ile birlikte vakit geçirmek. Bu bazen kendi tercihlerini diğerlerinin arkasına koymak olsa da. Kendine göre çıkış yolları buluyor. Mesela oyun sırasında Ashley hep anne rolünü üstlenip hiç kimseye vermediği için Meryem ara sıra Ashley ile ara sıra Bella Fay ile oynadığını söylüyor. Ashley ile oynarken roller baştan belli. Ashley anne, Kit bebek ve Meryem büyük abla. Bella Fay ile oynarken daha çeşitli rol dağılımı yaptıkları için onunla oynamayı Ashley ile oynamaya tercih etmeye başladı son zamanlarda. Ablamın kızı Gülfem ile oynarken de çok problem yaşıyorlar. Yine aynı benim istediğim olsun dayatması ile karşı karşıya kalıyor ve bu onu bazen mutsuz ediyor. Bana geçen gün soruyordu. Anne benim istediklerimi Gülfem istemezse ne yapabilirim diye. Birlikte ortak bir çözüm bulabilirsiniz dediğimde "ya onu da istemezse onun istediğini yaparız o zaman değil mi?" Meryem çözüm istiyordu, problem değil. Bu onun ezik bir kişilik olması veya çevresindeki olan biteni farketmemesi ile ilgili birley değildi. Bütün olanların farkındaydı ama birlikte oynayacağı, onu sevecek ve onun seveceği arkadaşlarının olma isteği diğer herşeyin önüne geçiyordu.

Bu durum bizi üzse de bir açıdan baktığımda Meryem'deki bazı karakter özelliklerini daha iyi farkediyor ve onunla gurur duyuyoruz. Okulun uluslararası gecesinde Meryem yine Ashley ile birlikte oynarken onlar arasında geçen bir konuşmaya kulak misafiri oldum. Ashley konuşuyor "Medha koridorda geçerken bize çarptığında yanlışlıkla olduğunu söyledi. Aslında bence öyle olmadı. Bilerek yaptı." Meryem karşılığında hiç birşey demedi. Gülüp oynamaya devam etti. Ashley'in bu konuşması beni ürpertti. Bu çocuk daha beş yaşında ve bunları düşünüyor. Meryem'in arkadaşları hakkında böyle konuşmalarda bulunmasını istemeyeceğimi düşündüm o an. Bu zaman zaman daha az baskın olmak demek olsa bile. Meryem'in koruyucu, birleştirici ve merhametli yanları ile birkez daha gurur duydum.

Anne-baba olarak bize düşen çocuklarımızın daha az baskın olan özelliklerini kuvvetlendirmeye çalışmak. Ancak bunun yanında çocuklarımızdaki zenginliklerin farkına varmak ve herşeyin öyle dışarıdan görüldüğü gibi basit olmadığının farkındalığını taşımak sanırım.

24 Nisan 2014 Perşembe

Ben Yaparım Bilge

Bilge'ye en yakışacak sıfat sanırım "ben yaparım" olurdu. Az biraz kendini yeterli hissettiği veya yapabileceğini düşündüğü hiç birşeyde değil bizim yapmamız ona yardım etmemizi bile istemiyor. Bu durumun böyle olduğu yürüme konusundaki kararlığından belliydi. Yapacağım dedi ve yaptı. Düştü, kalktı, düştü, kalktı ve yürüdü. Merdivenden inerken, bisikletini sürerken, eşyaları taşırken ne olursa "ben yaparım" diyor. Yemeğini hızlı yesin diye bazen onun için çatalına batırıyorum onu bile kabul etmiyor. Benim batırdığım lokmayı çatalından çıkarıp kendisi yeniden batırıyor. Arabadaki emniyet kemerini bağlama durumunu anlatmıştım. Hala bu konuda çok iyi sayılmaz ama artık en azından 5 dakika içerisinde bağlayabiliyor.

Yine bir banyo sonrası pijamalarını giyip yatağa hazırlanıyorlar. Bilge'ye kendisi için bez getirmesini söyledim. Bezle birlikte çekmecelerinden aldığı pijama benzeri şeyler ile yanıma geldi. İki tane tişört almış. Oğlum bu ne bir tane de alt almalısın dememe zaman vermeden "I do it!" diyerek başladı üzerini giymeye. Tişörtlerden birisi üste, diğeri alta.




Bize de bu komik görüntünün tadını çıkarmak kaldı.



O tabii kendi komik durumundan habersiz bir şekilde yine ben yaparım Bilge edalarında babasının çayından bir yudum alıp çay bardağını babasına görürüyor. 





Mutfaktan getirdiği taburenin üzerinde salonun ışığını açıp kapamakla uğraşıyor.






Şimdi Okullu Olduk!

Bugün Meryem'in gideceği anaokulunun tanıtım ve bir nevi kayıt günü vardı. Sabah evimizde hoş bir telaş vardı. Önce Bilge'yi kreşe bıraktım. Eve geldiğimde Emre Meryem'i giydiriyordu. Okul için uygun olacak güzel bir kıyafet seçmişlerdi. Gömlek ve kot pantolon. Kot pantolon ile Meryem gözüme daha bir büyük göründü. Meryem için okuldan bize verdikleri belge dosyasını aldık ve yola çıktık.



Okula gitmeye hazırdık.

Okul park alanı doluydu. Okulun hemen bitişiğindeki diğer okulun park yerine park etmek durumunda kaldım. Meryem ile randevu saatimizi kaçırmamak için hızlı adımlarla okul binasına doğru yürüdük. Kapıda bizi gönüllü annelerden biri karşıladı ve tanıtım programının olduğu tarafa yönlendirdi. Meryem'in isminin ve doğum tarihinin yazılı olduğu etiketi alıp Meryem'in ceketinin üzerine yapıştırdık. Benim için de bir etiket hazırlamışlardı ama bu seferki kendi adıma değildi. Bu okulda Meryem'in velisi olarak bulunuyordum. Meryem'in velisi olarak anılmak hoşuma gitti. Kızım büyümüştü ve şu anda merkezde o vardı.


İlk başta okul kütüphanesine aldılar bizi. Meryem'i diğer çocukların oturduğu halının üzerine bıraktım ve ben arka taraftaki sandalyelerden birisine oturdum. Her ne kadar başlarda Meryem kendini rahat hissetmese de heyecanlı ve ne olacağı konusunda meraklı idi. Okul kütüphane görevlisi bayan kitap okumaya başlayınca tek başına olmaktan duyduğu endişe çoktan kaybolmuştu.





Hikaye zamanından sonra çocuklar isim etiketlerindeki renklere göre sınıflara gittiler. Biz anne babalar ise mini bir oryantasyon dinledik ve çocuklarımızın kayıtları için gerekli belgeleri teslim ettik. Sabah bütün formları doldurmuştum. Aman unutmayayım diye çıkardığım aşı kartını herşeye rağmen unutmuştum. Aşı kartını okul açılasıya kadar getirebileceğimi söylediler. Meryem yarım saat kadar diğer çocuklar ve öğretmenlerle bir arada yalnız kaldı. Biz anne babalar çocuklarımızın geri gelmesini bekliyorduk. Çocuklar birer ikişer öğretmenlerinin elini tutarak yanımıza gelmeye başladığı zaman heyecanla Meryem'i beklediğimi farkettim. Kızım bu kadar büyümüş müydü? Şimdi gerçekten okula mı gidecekti? Gerçek bir okula... Hep öğretmen veya bir şekilde araştırmacı, eğitimci olduğum okul ortamında bir anne olarak beklemek öğretmen olmaktan çok zor geldi o an. Ben bu düşüncelerle Meryem'i beklerken o öğretmeninin elini tutarak geldi. Güzel vakit geçirmiş görünüyordu. Sınıfta itsy-bitsy spider şarkısını söylemiş ve aktiviteler yapmışlardı.

Sıra en heyecanlı kısımdaydı. Okul otobüsüne binecektik. Meryem beni bile beklemeden otobüse geçti. Otobüsün nereye gideceğini merak ediyordu. Ona tekrar okula geleceğimizi söyleyince bir anlam veremedi. Ona göre otobüsler bizi bir yerden alır başka bir yere götürürdü. Bunun tanıtım amaçlı kısa bir seyahat olduğunu anlattım.





Otobüs ara sokaklardan dolaşarak bizi Haslett civarında 10 dakika kadar gezdirip yeniden okula getirdi.

Son olarak işitme ve görme testi vardı. Meryem işitme testinin olduğu odaya kendi başına girdi ve oturdu. Bir ara parmak bile kaldırdığını gördüm. Belki de anne-baba olarak o kadar da endişelenmeye gerek yoktur. Meryem, kendi başının çaresine bakabilecek kadar büyüdü aslında. Komutları çok güzel takip ediyor ve katılması gerektiği yerde ise katılımda bulunuyor.


İşitme testinin sonucuna göre sağ kulağında bir problem vardı. Bundan iki üç gün önce gece birkaç kere kalkıp sağ kulağının içinin ve dışının ağrıdığını söylemişti. Ağrısı ertesi gün geçtiği için onu doktora götürmemiştim. Sanırım hafif bir kulak enfeksiyonu atlatmıştı. Doktora götürüp kontrol ettirmenin iyi olabiceğini tavsiye ettiler.

Görme testi için sırada beklerken görme testini yapan bayan Meryem'i kreşten hatırladı. Senin testini daha bir kaç hafta öncesinden yaptım. Seni hatırlıyorum, sana gerek yok deyince Meryem biraz hayal kırıklığına uğradı. Diğer çocuklar her ne yapıyorsa aynısını yapmak istiyordu.

Okuldan ayrılma zamanı gelmişti. Ancak Meryem daha ayrılmak istemiyordu. Okulu baştan sona gezdikten sonra Meryem'e seneye burada yeteri kadar vakit geçireceğini söyledim.



 Okuldan ayrılmadan son bir defa okul otobüsüne el salladık ve arabımıza binerek kreşe doğru yola çıktık.


Meryem'e bu okul gezisi ile ilgili en çok neyi sevdiğini sorduğumda okulun bir çok sınıfı olmasını ve her sınıfta değişik değişik şeyler olmasını sevdiğini söyledi. Keşfedecek ne de çok şey vardı...

23 Nisan 2014 Çarşamba

Meryem'in Yarışma İsteği

Havanın güzel olduğu bir hafta sonu yine parktayız. Önce çocuk oyun alanında vakit geçirdik. Meryem ve Bilge bir arada oynuyorlar. Artık benim onlardan birisinin arkasından koşmama veya kaydırağa tırmanıp düşmesin diye tedbirler alamama pek gerek kalmadı. Meryem abla rolünü gayet güzel üstlendi. Bilge kendi özgürlüğünü ilan edene dek Bilge ile birlikte hareket etti. Birlikte koştular, kaydırağa tırmandılar, sallanan köprünün üzerinde geçtiler. Meryem eğer ön tarafta yürüyor ise arkasından Bilge'nin geldiğinden emin olmadan ilerlemiyordu. Sürekli "Bilge gel, Bilge gel" diyerek gidiyordu.



Bilge kaydırağa ters taraftan çıkma konusunda ısrarcı olmaya başlayınca Meryem pes eden bir ses tonu ile geldi ve bana "ben Bilge ile oynamıyorum, ben çağırıyorum gelmiyor ve diğer çocukları rahatsız ediyor"  dedi. Benim devreye girme vaktim gelmişti. Bilge gerçekten de kaydırağın altında durarak diğer çocukların çıkmalarına engel oluyorlardı. Kısa bir ikna sürecinden sonra Bilge'yi oradan uzaklaştırabildim.

Bir süre sonra üç tekerli bisikletlerin olduğu yarış alanına geçtiler. Meryem bisikletleri tek başına sürebilecek kadar büyümüştü. İlk birkaç tur tüm pist boyunca bisikletini sürdü. Sonra baktı ki diğer çocuklar merdivenleri kullanarak doğrudan pistin iniş kısmından itibaren bisikletlerini sürüyorlar o da aynı yolu kullanmaya başladı. Bir süre sonra baktım Meryem kendisinden açık bir şekilde büyük olan bu çocuklarla kendini yarışıyormuş gibi düşünüyor. Bisikletini çıkarmam için beni beklemeden kendi çıkarmaya çalıştı birkaç kere baktı olmadı bana "anne acele et, o çocuklar başlamadan başlamam lazım" dedi. Çocukların önüne geçince "ben kazandım" diye sevinerek ve aynı azimle bisikletini tekrar çıkarıyor, sonra tekrar ve tekrar. Bir süre sonra çocukların aslında ona pek bakmadıklarını farketti. O bir nevi kendi kendisi ile yarışıyordu. Kendi yaşlarında başka bir çocuk görünce bu sefer kendisini onunla yarışıyormuş gibi düşündü. Ben bir yandan Meryem eğlendiği için mutlu oluyor bir yandan içerisinde gizli olan bu kazanma hırsı ve yarışma isteğini şaşkınlıkla izliyordum.

Bu süre içerisinde Bilge benimle birkaç tur attıktan sonra işi şaklabanlığa dönüştürdü.




Bisikletlerden sonra kum alanında oynadılar.



Bilge'yi eve gitmeye ikna etmenin imkanı olmadığını anlamış bir şekilde kucakladım ve arabamıza bindik.

Meryem'in 5 Yaş Doğum Günü Kutlaması

Meryem bu sene doğum günü partisi için çok heyecanlandı. Uzun bir zamandır nasıl bir doğum günü istediğine dair veya kimleri çağıracağı ile ilgili planlar yapıyordu. Doğum gününe çağırma olayı anladığım kadarı ile sınıfında ben senin yakın arkadaşınım mesajı idi. Kesinlikle Ashley gelecekti ve hatta Ashley'in doğum günü partisinde "flower girl" olmasını istiyordu. Bunun mümkün olmayacağına ikna etmek epey bir zaman aldı. Birlikte doğum günü davet kartlarını aldık. Doğum günümüzün teması deniz kızı Ariel idi. Frozen'ı seyrettikten sonra acaba Frozen temalı mı yapsaydık diye tereddüt etmedi değil ama ben ona tercihini daha önceden yaptığını ve bu aşamadan sonra değiştiremeyeceğini söyledim. Doğum günü kartlarının yanında, üzerinde deniz kızı resmi olan bir taç ve bir kıyafet de aldık.

Çocuklar için zıplama oyun alanını doğum günü mekanı olarak belirledik.



Doğum günü planlamasına geç bir zamanda başladığımız için Meryem'in doğum günü haftasının hafta sonu veya bir sonraki hafta sonu istediğimiz yer müsait değildi. Sonraki iki hafta ise Emre ve benim için konferans haftalarıydı. Mecburen doğum gününü gerçek doğum gününden bir ay sonrasına planlamak durumunda kaldık. Aslında bu durum iyi oldu çünkü bize hazırlıklar için yeterli zaman verdi. İlk defa bu kadar detaylı bir planlama yapıyordum. Meryem'in kutlaması için ayrı bir belge oluşturmuş, davetlilerden, günün akışına ve malzeme listesine kadar herşeyi not etmiştim.

Kartları doğum gününe 10 gün kala çocuklara verdik.



25 çocuk için bir parti planlıyorduk. Okulundan 19 arkadaşını çağırdık, geri kalanlar Türk arkadaşların çocukları olacaktı. 3-4 çocuk gelemedi ama birkaç çocuk kardeşleri ile birlikte geldiği için hedef sayıya ulaştık. En önemlisi Meryem'in en sevdiği arkadaşları Ashley, Kit, Bella Fay ve Chloe gelmişti.

Doğum günü öncesi çocuklara iki tane mini hediye paketi hazırladım. Paketlerin birisinde çeşitli şekerler diğerinde ise ufak hediyeler vardı. Çocuklara hediyemiz bir tane deniz kızı süslemeli kalem, deniz hayvanı şekilli simli etiketler ve tangram bulmacasıydı.

Doğum günü partisinde çocuklar ilk bir buçuk saatlik kısmı oyun alanında geçiridikten sonra son 45 dakikalık kısmı doğum günü odasında geçireceklerdi. Pasta ve yemeklerini yedikten sonra sıkılmasınlar diye onlara üzerinde deniz kızı Ariel'in resminin olduğu bir yap boz etkinliği hazırladım.

Yemek menümüz ıspanak böreği, makarna salatası, sebzeler, cips ve salsadan olusuyordu. Doğum günü pastasını Meijer'de yaptırdık. Beyaz krema üzerine bahar çiçekleri süslemesi yaptılar.


Emre çocuklar uyurken malzemeleri arabaya yükledi ve büyük bir telaş içerisinde yola koyulduk.

Yolda pastamızı aldık ve bizden istenildiği gibi kutlamadan 15 dakika önce kutlama yerinde olduk. Odamız bizim için süslenmişti. Hediye masası, yiyecek masası herşey belli idi. Parti başında kısa süreli bir kriz yaşadık. Ben doğum günü mumunu evde unuttuğumu sandım. Aslında unutmamışım ama o sırada bulamadım. Türk arkadaşlardan biri gidip bizim için yeni bir mum alıp geldi.

Parti sırasında Meryem hem heyecanlı idi hem de ne yapacağını tam bilmiyordu. Bir süre arkadaşları ile oynadı. Sonra bana gelip ne zaman pastasını keseceğimizi sordu. Bir an önce gerçek kutlamalara geçmek ve sonrasında hediyeleri açmak istiyordu. Ona oyunun ve arkadaşları ile birlikte olmanın tadını çıkarmasını, pasta kesme zamanı gelince ona haber verceğimi söyledim.

1 saat sonra çocuklar yavaş yavaş yorulmaya başlamışlardı. Pasta odasına geçmeden önce çocukların hep beraber fotoğrafları çekildi sonra odamıza geçtik. Doğum günü mumlarımız üflendi, pastalar kesildi, çocuklar yemeklerini ve pastalarını yediler.




Çocukların her birine partimize geldikleri için teşekkür edip hediye paketlerini verdik. Meryem kendi hediyelerini açmak istiyordu. Meryem'e eve gidince hediyeleri açacağımızı söylememe rağmen ısrarcı olunca gönlü olsun diye birkaç hediyeyi orada açtık. Gerisini eve sakladık.

Eve geldiğimizde çok yorulmuştuk ama Meryem hediyeleri açmak için sabırsızlanıyordu. Meryem heyecan içerisinde hediyelerini açarken ben ise teşekkür notu göndermek için kimin ne getirdiğini not ediyordum.


Bütün hediyeleri açtıktan sonra Meryem'den oynamak için birkaç hediye seçmesini rica ettik. Diğerlerini daha sonra oynaması için kaldırdık.

Günün sonunda Emre ile ikimiz de bu kadar büyük çaplı doğum günü kutlama olayının her sene olmaması şeklinde kararımızın ne kadar doğru bir karar olduğunu onaylarcasına birbirimize baktık.

8 Nisan 2014 Salı

Gösteri Zamanı

Meryem ile Bilge artık daha çok bir arada oynar oldular. Meryem oyun kurucu rolünde ve Bilge sıkılasıya kadar onun komutlarını takip ediyor. Bu hafta sonu oyun bize gösteri yapmaya karar verdiler. Meryem Bilge'yi odaya çağırdı ve ilk önce ikisi de birer erkek çocuk gibi giyinip yanımıza geldiler. Meryem bütün ayrıntıları düşünmüştü. Bebek olacaklardı. kendisine de bez takmıştı ve tamamen Bilge'nin gardolabından giyinmişlerdi. Kıyafetleri birbirinin hemen hemen aynısıydı. Benzer renklerde tişörtler, pantolanlar ve bir eşi birinin ayağında bir eşi diğerinin ayağında çoraplar. Bizler oturduk seyirci koltuğuna ve başladılar gösteriye.



Sıra ile bebek olup birbirlerini pışpışladılar. Gösteri sonrası tekrar odaya gittiler. Bu sefer Meryem'in gardırobundan ağırlıklı olarak giyinmişlerdi. Turuncu tişörtleri ile geldileri bir iki etrafta döndükten sonra sıra prens ve prenses olmaya gelmişti. Meryem teyzesinin her ikisi iiçin aldığı kıyafetleri getirdi. Kendisininki hemencecik giydi. Poz bile verdi.



Bilge bu prens olma işini pek sevmemişti. Zar zor üzerine giydirdiğimiz kıyafetini onun ısrarları üzerine çıkarmak zorunda kaldık.