13 Nisan 2016 Çarşamba

Tatlılık Hırsızı

Meryem hep enleri istiyor. En çok onu sevelim istiyor, her zaman en başarılı o olsun, bir işi en güzel o yapsın. İçinde kaybetmeyi hiç sevmeyen gizli bir yarışcı var ve bu yarışçı bazen onu ileriye götürmekten daha çok yaralıyor. Mesela, Elif'i severken kullandığımız "canım, aşkım" kelimlerini aynı sıklıkta ona söylemezsek onu sevmediğimizi düşünüyor. Tatlılık konusunda Elif ile yarışamayacağını biliyor ve bu duruma sinir oluyor. Kızım sen de tatlısın dediğimde ise "Hayır, Elif daha tatlı" diyerek bana kızıyor. Bir gün yine bu duruma sinirlenmiş olarak geldi "Elif daha tatlı diye onu daha çok seviyorsun. Bebekler hep daha tatlı, o yüzden hep yeni bebek istiyorsun" diye bana çıkıştı. Aslında ailenin en büyük çocuğu olarak söylediklerinde küçük de olsa bir doğruluk payı vardı. Sonuçta Bilge ve Elif Meryem'den sonra doğmuşlardı. İçinde biriktirdiği öfke ise sonunda doğru kelimelerle karşılığını bulmuştu.

Sonra sonra bu durumu bir oyuna dönüştürdü. Elif'in yanında geliyor, sanki sihirliymiş gibi ellerini ona doğru uzatıyor "hoop, bütün tatlılığını aldım" diyor en tatlı şekilde. Ama şimdi gerçekten tatlı. Bu sihir gerçek mi ne?

Duyguları Kelimelere Dökebilmek

Bugün Meryem'i okula bıraktıktan sonra araba ile eve gelirken
Bilge: Anne ben ağaçları çok seviyorum, neden biliyor musun?
Ben: Neden oğlum?
Bilge: Çünkü ağaçlar çiçek açıyorlar, ayrıca elma veriyorlar.

Yine bugün evden çıkmadan önce Bilge'ye ayakkabısını giymesi için yardım ediyorum. Yere eğildim, bana "I like you mommy!" diyerek sarıldı. Bu bir rutinimiz değil ama o an öyle hissetmişti ve paylaşmak istemişti.

Sabah telaşlarımızdan birinde Elif'i giydirmeye çalışıyorum. Elif'in üzerinde bezi hariç hiçbirşey yok. Bilge Elif'i öyle görünce dayanamayıp geldi sarıldı. Sonra "anne ben fluffy olanları çok seviyorum"dedi.  Elif yumuşacıktı ve bu yüzden Bilge, Elif'e dokunmayı seviyordu.

Bilge sevip sevmediklerini dile getirmeyi çok seviyor. Eğer üzerimde onun hoşuna giden bir kıyafet varsa hemen "anne elbiseni sevdim" diyor sevmediği birşey varsa "bu çok kötü" diye söyleyebiliyor. Arkası kulaklı cebi olan pantolan almıştım. Onu giyince anne ben ceplerini sevdim dedi hemen. Sonra bana ben de "butt pocket'lı pantolon istiyorum diye istekte bulundu. Pantlonumu tarifi çok hoşuma gitmişti doğrusu. Poposu cepli pantolon istiyordu.

Sevmediklerini ise şu aralar "stupid" diyerek anlatıyor. Bize kızdığı zaman, birşeye kızdığı zaman hemen "stupid" diyor. Bu küfür etme durumu önü alınmazsa ileride çok daha kötü kelimelere dönüşebilir. Şu anda Bilge'ye sevmediklerini nasıl daha açıklayıcı ve az kırıcı ifade edebileceğini öğretmeye çalışıyorum.

Duygularını kelimelere dökerken bazen sokakta gördüğü insanlara o an içinden gelen tanımlayıcı sıfatlar içeren isimlerle hitap ediyor. Bu durum bazen utanç verici, bazense komik olabiliyor. MSU kampüste yürürken genç Asyalı bir kıza "Hi baby face" diye hitap edince biraz utandım mesela.
Market çıkışı yolda gördüğü insanlara "Hello no name" demesi komikti.  Markette gördüğü yaşlı bir amcaya "Hi Granpa" diye hitap etmesinde bir tatlılık vardı ama başka bir yaşlı adama "Bye Weirdo" diye seslenince oradan nasıl uzaklaştığımı bilemedim.

Duygularını kelimelere dökemediği zamanlarda ise davranışları ile mutluluğu veya mutsuzluğunu gösteriyor. Misafir geldiği zaman dikkati üzerine çekmek için özellikle de ben misafirle konuşurken omuzuma çıkmalar, saçımla oynamalar, garip sesler çıkarmalar gibi. Meryem ile fazla ilgilendiğimde Bilge'yi kafamda saçımı yemeye çalışırken buluyorum. Bazen ise durup dururken Meryem'e vuruyor. Sanki "yeter artık seninle ilgilendiği, biraz da benimle ilgilenin" der gibi.

Meryem'in doğum günü sırasında bütün hediyelerin ona gelmesine o kadar kızmış olmalı ki kaşla göz arasında daha Meryem hediyelerini açmadan, bütün hediyeleri paketinden çıkarıp yere atmış. Meryem pastasının üzerindeki mumları üflerken Bilge'nin pastayı kendine doğru çekip mumları üflemeye çalışması ise o an hissettiklerini fazlası ile anlatıyordu.



Duyguların bir şekilde dile getirilmesi hem karşı tarafın işini kolaylaştırıyor hem de kişinin kendisine daha az zarar veriyor. Bilge ne zaman mutlu, ne zaman kızgın, neleri sever, neleri sevmez çok iyi biliyorum mesela. Ayrıca herşeyi açık açık yaşadığından içinde biriktirdiği kırgınlıkları, öfkeleri pek olmuyor.  Sadece bu ifade ediş biçiminin kelimelerle daha güçlü olduğunu, ve kelimelerimizin özenle seçtiğimiz kelimeler olması gerektiğini pekiştirmemiz gerekecek. Mesela gördüğü her garip adama "weirdo" diye hitap edemeyeceğini öğrenmesi gibi.


Binbir Şekil Bilge

Bilge hayal dünyasının onu götürdüğü oyunlarla kılıktan kılığa giriyor.  Arada bu oyunlara Elif de dahil oluyor. Veya Bilge'nin oyunları Meryem'e bir ilham veriyor ve birlikte yepyeni oyunlar kuruyorlar.

Bir bakmışız bluzünü çıkarmış, Meryem'in kolyelerini takıyor.


Süper kahraman olmuş meğersem.  Tabii hemen hemen bütün süper kahramanlar yarı çıplak. 


Bulduğu bütün şapkaları geçirmiş ve benden elektrik süpürgesini istiyor.



Gürültülü alet ile iş yapan işçilerden birisi olmuş, o yüzden eletrik süpürgesini istiyormuş.


Ağaçtan büyük bir dal kopmuş, o dal bizimle birlite yürüyüşe katıldı.




Bilge ejderha olmuş, ateş saçıyor.


Elif'in oyun halısını yere kurdu ve içine girdi. Geri sayım başladı roket havalanıyor... Derken daha bir sürü oyun. Dışarıda değnek olmazsa olmazlarımızdan. O değnek bazen kılıç, bazen at oluyor, bazen ok ve yay oluyor.  Zaman zaman da Bilge'yi bir hayal kahramanına dönüştürüyor. Değneğin şekline göre ne hayal ederse artık...