6 Ocak 2016 Çarşamba

Hasta Olmak ya da Olmamak

Bu kış tatilinde ailecek Amerika'da ilk uzun yolculuğumuza çıkalım dedik ve araba ile Georgia'ya arkadaşlarımızı görmeye gittik. Hava sıcak, özlediğimiz arkadaşlarımızla bir aradayız, çocukların oynayacağı alan ve arkadaşları var. Çocuklar okyanusa girme fırsatı bile buldular. Herşey iyi gidiyor derken Bilge ateşlendi. Merallerde kaldığımız günün ilk gecesi ateşi çıktı. Sonraki gece hem Bilge hem Elif. Geceyi bir Bilge'nin bir Elif'in ateşini ölçerek geçirdik. Ertesi gün dönüş için yola çıktık. Herhangi bir durumda çaresiz kalmayalım diye çocuklar için ateş düşürücüleri yanımıza aldık. Bilge de Elif de hafif ateşliydiler ama korktuğumuz gibi olmadı. Eve akşam 10:30 gibi geldik. Yaklaşık 15 saattir yollardaydık ve hepimiz de çok yorgunduk. Hemen yattık. Gece ikisi de yeniden ateşlendiler. Emre Bilge ile ben ise Elif ile ilgilendim.  Ertesi gün Bilge toparladı ama Elif'in durumu daha kötüye gidiyordu.

Çocuklar nedense hasta olmak için hep zor zamanları kolluyorlar. Yılın son gününde acilen bir doktor ayarlamak çok zor olacaktı.  Emre ile bir gece daha bekleyelim dedik. Elif'in ateşli üçüncü gecesi olacaktı. Ateşin düşmesini umarken Elif daha kötüleşti. Bir yandan Elif'i banyoya sokuyor bir yandan da ateş düşürücü vermeye çalışıyordum. En son verdiğim ateş düşürücü ile brilikte tüm içtiği sütü de kusunca ben iyice panikledim. Sabah, yani yeni yılın ilk gününde. kızım ile acile gittik. Orada verdikleri ateş düşürücüyü de kustu. Kapsül vermek zorunda kaldılar. Aslında acile götürmek ne kadar iyi bir fikir bilemiyorum ama insan çaresiz kalınca ne yapacağını şaşırıyor. En azından ateşini düşürdüler. Ciğerlerinde herhangi bir sorun olmadığını anladık ama onun haricinde hiç bir yardımları olmadı. Doktor reçete olarak antibiyotik yazdı ve eğer durumu kötüleşirse ve kulağına doğru elini götürmeye başlarsa antibiyotiği kullanabilirsin dedi. Bu durum beni iyice rahatsız etti. Ne yapacaığını bilemeyen ben şimdi yeni bir bilinmezlik ile karşı karşıyaydım. Elif'in o gece de ateşi devam etti. Ertesi gün tüm vücudunu kızarıklıklar sardı. Pazartesi kendimizi Elif'in doktoruna nasıl attığımızı bilemedim. Doktor Elif'in hastalığın kötü dönemini atlattığını söyledi. 6. hastalık adı verilen bir hastalık geçirmiş. Aslında Elif'in vücudundaki kızarıklıklardan sonra bunu tahmın etmiştim. Bilge'ye de aynı durum olmuştu. Nedense bu hain hastalık hep seyahat zamanlarını kolluyor. Bilge 13 aylıktı ve biz Türkiye'deydik. Oğlum ateşten başını kaldıramıyordu. Orada da aynı hatayı yapıp oğluma antibiyotik vermişlerdi. O zaman antibiyotiğin neden işe yaramadığını anlamamıştım. Durumu bir türlü iyileşmiyordu. Şimdi bunu çok daha iyi biliyorum. 6. hastalık bakteriyel bir hastalık değil o yüzden antibiyotik hiç bir işe yaramıyor. Hastalığın ateş dönemi çok zor geçiyor ve normalden uzun sürüyor. Bilge ateşten sonra daha çabuk toparlamıştı. Elif hala öksürüyor ve burnu akıyor.

Çocuklar hasta olunca insanın eli kolu bağlanıyor. Ne yapacağını bilemiyor.  Bilge'nin ateşi üç gün sürdü. Sonraki günlerde iyileşmesine rağmen arada yanıma geliyor bana "anne ben hastayım demi" diye soruyordu. Sanki hala hasta olmayı ıster gibi. Sonra Meryem elinde ateş ölçer ile gelmeye başladı yanıma. Anne ateşimi ölçer misin diye birkaç kere ateşini ölçtürdü. Sonra dayanamadı ve hasta olmayı istediğini itiraf etti. Elif hasta idi, Bilge hasta idi ve herkes onlarla ilgileniyordu. Meryem özel ilgi istiyordu ve bunun tek yolu hasta olmak ise hasta olmayı istiyordu. Birkaç gün ısrarla ateşinin olup olmadığını sordu durdu. Hepsinin burnu akıyordu ama ateşi yoktu ve bence iyiki de yoktu ama o herseferinde çok üzülüyordu.

Dün Meryem ile senelik kontrolü için doktora gittik. Meryem ara ara kulağında ağrıdan şikayet ediyordu. Bunu doktora belirttim. Doktor Meryem'in kulağına bakınca onun orta kulak iltihabı geçirdiğini ve antibiyotik kullanması gerektiğini söyledi. Aslında Meryem de hastaydı ama hem ağrıya ve acıya karşı daha direncli olmasından hem de herhangi bir ateşli belirtisi olmadığından dolayı biz onu tamamen ihmal etmiştik.

Son günlerde Bilge ve Elif'in hastalığından o kadar çok yorulmuştuk ki sanki Meryem'e güçlü olma ve hasta olmama görevini vermiştik. Ama gerçek öyle değil ki. Daha çok küçük. Ve günlerdir benim ilgim için yalvarır halleri aklıma gelince o ilgi isteğinin sadece manevi bir ihtiyaç olmadığını aynı zamanda fiziksel yorgunluğunun da dışa vurumu olduğunu şimdi farkediyorum. İnsanın hem manevi hem de maddi olarak çocuklarına hak ettikleri ilgiyi ve zamanı ayırabilmesi gerekiyor. Bir evde üç veya bir çocuk olması bu gerçeği değiştirmemeli. Bunu kendimize sık sık hatırlatmamız gerekiyor sanırım.