25 Eylül 2015 Cuma

Kendi Rolünü Belirleyebilme

Bilge bir arada yaptığımız projelerde yapabileceklerinin sınırlarını test etmeyi seviyor. Duruma göre ona verilen görevi değil de onun yapabileceği veya yapmak isteyeceği rolü belirlemeyi çok iyi biliyor. İlgisi, isteği ve yapabilme yeteneği bu konuda belirleyici faktörler oluyorlar.

Annem geldiği zaman hamur açtığında Bilge ısrarla annemim başında durdu ve sonunda oklavanın birisini ondan kaptı. Üşenmeden o da annemle birlikte hamur açtı. Annem onun yaptıklarını kendisinkilerle birlikte tepsıye koyarak pişirdi. Annem yaprak sararken hem Meryem hem Bilge gönüllü oldular. Annem onlara nasıl sarılması gerektiğini gösterdi. Meryem sabırlıydı ve parmaklarını daha iyi kullanıyordu. Bilge ise bir iki denedi baktı olmuyor. Bana dönerek anne birlikte yapalım dedi. Kendi görevini belirlemişti bile. O yaprağa içi koyacaktı ben saracaktım. Sarma işlemi bitesiye kadar sabırla iç koyma işini yaptı.

Çocukların odasına ranza aldık. Parçaları yukarıya taşıyoruz. Meryem ve Bilge bu konuda gönüllü oldular. Hemen annemin "çocukların gücünü hiç bir zaman hor görme sözü" aklıma geldi ve taşıyabilecekleri ufak parçaları benim gözetimim altında taşımlarına izin verdim. Meryem bedenen zayıf olsa da güçlü ve kararlı. Pes etmeden yorulmadan hangi parçayı verdiysem taşıdı. Uzun veya ağır parçaları Bilge ile taşıyorlardı ama Bilge'ye bu taşıma işi biraz zor görünmüş olacak ki bana "anne sen taşı ben size kapıyı açıyım" dedi. Evet biraz kolaya kaçmıştı ama işten kaçmamıştı. Yine bir arada iş yapıyorduk o sadece kendi rolünü değiştirmişti.

23 Eylül 2015 Çarşamba

Farklı Karakterler Farklı Beklentiler

Bilge ile Meryem karakter olarak farklı çocuklar. Bu farklılık evimize büyük zenginlik getirse de bazen bizim işimizi zorlaştırıyor. Meryem'de kullandığımız yöntemlerin Bilge'de işe yaramaması durumunda sil baştan yeni yöntemler belirlemek durumunda kalabiliyoruz. Sanırım anne-baba olmanın yenileyeci gücü de bunda gizli. Yoksa herşeyi otomatiğe bağlayabilirdi insan.

Bilge'nin birşey yapmasını istemeden önce Bilge'nin dünyasına girip onu anlamak gerekiyor önce. Hemen yapmasını bekleyemiyorsun. Hayır dediyse o hayır hayır demek oluyor. Sadece sebebini anlayıp o sebebi ortadan kaldırırsan o hayır evete dönüşüyor. İşte burada meryem ile ayrılıyorlar. Meryem birşeyi istemese de biz ondan rica ettiğimizde gerek bizi sevdiği için gerekse bize güvendiği için bizi hiç bir zaman çok zorlamadı. Özellikle yeni birşeyler öğrenme konusunda bu işimizi çok kolaylaştırdı. Meryem yüzme dersi zamanı ilk başlarda sudan korktu, zorlandı ama şu anda yüzme işini hemen hemen tamamen halletti. Veya buz pateni. İlk derse girmek istemedi. Ona "paten üzerinde durmayı öğrenmen gerekiyor. Dersin olduğu sınıftan çıkamazsın. Bu iş orada öğrenilecek dedik" ve öğrendi.

Bilge'de durum farklı. Bilge için daha geniş zamanlara ve onu ikna edecek sebeplere ihtiyacımız var. Bu durum dar zamanlarda krizlerin doğmasına sebep olabiliyor. Bu hafta yüzme dersinde olduğu gibi. Bilge'nin bu dönemki yüzme öğretmeni can yeleği taktırmıyor. Aslına bu yüzmeyi daha çabuk öğrenmelerini sağlayacak bir durum. Ancak Bilge kendini rahat hissetmiyor. Yüzme yeleği olmadan derse katılmayacağım dedi ve katılmadı. Önce ikna etmeye çalıştık olmadı. Sonra tehdit ettik ona en sevdiği kertenkele gözlü yüzme gözlüklerini bir daha vermeyeceğimizi, bir daha havuza getirmeyeceğimizi söyledik o da olmadı. Gitti, arabada oturdu ama havuza girmedi. Şimdi bizim söylediğimizin arkasında durmamız gerekiyor. Bu haftasonu Meryem'i huvuza götürüp Bilge'yi götürmemeye karar verdik. Ne kaçırdığını görür ve belki derslere katılmaya karar verir. Bu da işe yaramazsa yüzme derslerini bir süreliğine bırakmamız gerekecek maalesef.

Deli Deli Kulakları Küpeli

Bunda yaklaşık bir ay önce Meryem ve Elif ile dondurma yemek için dışarı çıktık. En yakın dondurmacı bizim evin sokağının köşesinde. Çocuklarla yürüme süresi yaklaşık olarak 20 dakika. Meryem scooterını aldı. Ben Elif'i çocuk arabasına koydum yola çıktık. Yolda hem yaz hem ilkbahar hem sonbaharı yaşadık desem yeridir. Önce güneşli bir hava ve ılık bir rüzgar vardı. Sanki ilkbahardan bir gün yaşıyor gibiydik. Bir süre sonra yürümenin de etkisi ile güneşi daha kuvvetli hisseder olduk. Çok geçmeden güneş kayboldu ve sert bir rüzgar esmeye başladı ve ardından yağmur. Biz hızlı adımlarla dondurmacıya ulaşmaya çalışırken yolda soğuğun da verdiği moral bozukluğu ile canımızın dondurma yemek istemediğini farkettik. Dondurmacının hemen ilerisindeki otobüs durağında durup otobüs ile alışveriş merkezine gitmeye karar verdik. Bir on beş dakika kadar bekledikten sonra otobüs geldi. Alışveriş merkezine gelmiştik bile.

Oradayken Sinem aradı ve Meridian Mall bir anda herkes için buluşma noktası oldu. Mehtap ve Sinem de çocukları alıp geleceklerdi ama onların gelmesine biraz daha zaman vardı. Biz bu arada ne yapalım derken aklıma ne zamandır Meryem'in küpe takmak istediği geldi. Hemen oradaki takı satan yere gittik. Kulak deldiklerini daha önce duymuştum. Meryem için minik altından top küpeler seçtik. Meryem koltuğa oturdu ve  iki görevli kadın kaşla göz arasına Meryem'in kulaklarını uyuşturmaya bile gerek duymadan bir anda deldiler. Meryem'in gözlerinden canının yandığını anladım. Bir anda beklediğinin üzerinde bir acı ile karşılaşmıştı ve bu onu biraz korkutmuştu. Ama kızım her zamanki gibi çok cesurdu. Bana sadece neden bu kadar acıdığını sordu. Benim çok verecek bir cevabım yoktu. Acıması normal diyebildim sadece. Sonuçta işlem tamamlanmıştı.

Aynı küpelerin en az altı hafta kadar kulağında olması gerektiğini söylediler. Meryem ilk başta küpelerinin olmasına alışamadı. Bir de tabii havuza çok girip çıkıyordu ve küpelerinin havuza düşmesinden endişeleniyordu. Neyse ki küpelerimizi kaybetmedik. Bize verilen kulak temizleme sıvısı ile düzenli olarak kulaklarını temizlediği için kulaklarında herhangi bir enfeksiyon da oluşmadı. Ve artık küpelerinin varlığından bile haberdar değil. Sanki artık onun bir parçası oldu. Ve bence çok da yakıştılar...

Elif'in Kreş Günleri

Bu hafta Pazartesi'den itibaren Elif'i kreşe götürmeye başladık. Bir bebek olarak aslına bakarsak en eğlenceli zamanları başlıyor ancak en azından hafta içinde işlerimizi bitirebileceğimiz zamanlarımız bize kalsın istediğimiz için kreş bizim için bir nevi zorunlu bir seçenekti. Bu zamana kadar babaannemiz bize bu konuda yardımcı oluyordu ama onun gitme zamanı yaklaştı ve biz kreşte Elif için açılan yeri kaybetmemek için şimdiden başlamaya karar verdik.

Elif'in odası Seafoam Room. Ona verdikleri renk eflatun. Elif'e ait dolapta, buzdolabındakı bölmede her yerde eflatun rengi var. Öğretmeleri Miss Stacy ve Miss Caitlyn adında iki genç bayan. Sınıfta Elif harininde 4 tane daha bebek var. Onların kim olduklarını daha henüz öğrenemedim. Elif büyüdükçe ve onlarla iletişime geçtikçe onlarla da tanışırız.

Kreşe başlamanın yanında şu son birkaç hafa içerisinde Elif ile ilgili bir sürü gelişme oldu. Artık kahkahalar atarak gülüyoruz, yattığımız yerde dönüyoruz ve uzatılan birşeyleri almaya çalışıyoruz. Ellerinin kontrolünü her geçen gün arttırıyor ve etrafı ile sürekli bir iletişim içerisinde. Sürekli gülücükler saçıyor ve çeşitli sesler çıkararak konuşma hazırlıkları yapıyor.

Evde Elif'in üçüncü çocuk olmasının keyfini sürüyoruz. Elif'in etrafında Meryem ve Bilge varken onları seyretmekten pek canı sıkılmıyor. Bize ise onu oyalamak için çok iş düşmüyor. Ancak ilgiyi çok seviyoruz. Sürekli bir konuşma istiyor. Biraz çenesi düşük mü olacak ne? Ve tabii dışarıda gezmeye bayılıyor. Üç günlükten itibaren sokaklarda olduğundan mıdır nedir dışarıda gezerken hiç sesini çıkarmıyor.

Kreşte en büyük problemimiz uyku. Evde geceleri benim yanımda gündüzleri ise sürekli kucaklarda uyuduğu için kreşte uyku problem oluyor. Yatağına koyar koymaz hemen uyanıyormuş. Öğretmenleri zamanla alışır diyorlar umarım dedikleri gibi olur. Biberonlarda ise sütünü bitirmediği zamanlar döküyorlar. Bu durum tabii en çok benim canımı sıkıyor. O süt öyle kolay gelmiyor o şişeye. Ama kurallar böyle ve maalesef yapacak bir şey olmuyor. Bakalım kreş Elif'e neler katacak?Umarım kızımı ilerilere taşır ve güzel anılar biriktirmesine vesile olur.

8 Eylül 2015 Salı

Okulun Ilk Günü

Koca bir yazı geride bıraktık ve bugün ilköğretim okulları için ilk gün. Meryem birinci sınıfa başlıyor. Bizim hayatımız Meryem'in okul saatleri çereçevesinde şekillenecek artık.

Meryem okul için biraz endişeliydi. Sonuçta yeni bir sınıf, yeni arkadaşlar ve yeni bir öğretmeni olacaktı. Ayrıca yaz boyunca istediğimiz düzeyde çalışma yapamamıştık. Yazması ve okuması konusunda çok bir ilerleme kaydedemedik. Bu durum onu endişelendiriyordu. Dün öğleden sonra geçtiğimiz seneden eve gelen çalışma kağıtlarını gözden geçirip, saklamak istediklerimi bir kutuya koyduk. Dosyasını boşaltıp bu sene için hazırladık. Okul için bir kalem kutusu hazırladık. Sonrasında markete gidip Meryem'in öğle yemeği ve ara öğün atıştırmaları için seveceği ama sağlıklı olan yiyecekler aldık. Meryem yatmadan önce okulda giyeceği kıyafetleri hazırladı ve yatağına gitti. Sabah saat 7'de ayaktaydı. Okulun ilk günü olduğu için hafif bir heyecanı vardı. Okula otobüsle gitmek istemediğini söyledi. Ben ona okula otobüsle gitmesinin özellikle ilk günlerde çok önemli olduğunu söyledim. Otobüs şoförlerinin onu tanıması, yeni arkadaşlar edinmesi ve günlük akışın bir rutine binmesi açısından bu ilk zamanlarda sürekli olarak otobüsü kullanacağımızı söyledim.

Beslenmesi için babaannesinin hazırladığı katmerlerden istedi. Bu katmerler bizim evde pek bir popüler oldu. Benim de bu konuda biraz pratik yapıp, katmer hazırlamasını öğrenmem gerekecek sanırım. Katmerin yanına üzüm ve peynir koyduk. Meryem çıkmaya hazırdı. Bilge bütün ilginin Meryem'de olmasından biraz rahatsız olmuştu. Bunu kelimelere dökemiyordu ama huzursuzluğu çok belliydi. Olmadık sebeplerle problemler çıkarmaya başladı. Önce okul için koyduğum battaniyesini beğenmediğini söyledi, sonra ayakkabısını giymek istemedi. Neyse ki sonunda çıkabildik. İlk günden olmaması gerekirdi ama biz yine ucu ucuna otobüsü yakaladık. Meryem'i otobüse bindirdikten sonra arabaya döndüm baktım Bilge arabada ağlamış, babası ile arabadan iniyor. Meryem'e o da el sallamak istiyor. Tekrar dönüp otobüsün yanına gittik. Otobüs şoförü ne yaptığımızı anlamaya çalışıyordu. Bilge'nin de bimek isteyip istemediğini sordu. Sadece el sallamak için geri döndüğümüzü söyledik. Bütün aile (Elif hariç) Meryem'i uğurlayıp arabamıza bindik.

Arabada bize Bilge bir dahaki sefere önce onu bırakmamız gerektiğini tembihliyordu. Okuluna gecikmek istemiyormuş. Ayrıca ona el sallamayı unutmamamız gerekiyormuş. Oğlum sonunda bir şekilde Meryem'e olan ilgi ve ihtimamdan rahatsızlığını kelimelere dökebilmişti.

Okullar başladı ve bizim hayatımız tekrar bir rutine bindi. Bu durumdan açıkcası hiç şikayetçi değilim.

Yeni okul yılın umarım çok güzel geçer canım kızım.


Hepimiz için güzel bir sene olması dileğiyle...