12 Mart 2021 Cuma

Rengarenk kendi gibi...

Elifcigimin resimleri kendi gibi rengarenk. Icinde objeler olsa da olmasa da. Benim icin Elif hayatimin gokkusagi, canim kizim...

Minik Bir Not

 Bilge'nin  cantasindan cikan minik bir not gecen odayi toparlarken karsima cikti. Icim sicacik oldu yeniden. Duygularini ne de guzel anlatmissin! Canim oglum ben de seni cok seviyorum ve okulda oldugumuz zamanlarda ozluyorum. 


6 Kasım 2020 Cuma

Seçim Sonuçları

Bu hafta bizim evdeki genel konuşma konusu seçimlerdi. Minik Elif bile bu konuşmaların içindeydi. Joe Biden seçildi mi sorusu son birkaç günün sorusu. Elif'e sordum eğer Joe Biden seçilmezde kim başkan olacak diye. Donald Trump olacak dedi. Ona göre Donald Trump "mean" yani kötü çünkü konuşurken insanların sözünü kesiyormuş. Tabii bu yoruma katılmamak mümkün değil. Ne diyelim, bekleyelim ve görelim...

20 Temmuz 2020 Pazartesi

Akıp Giden Zaman

Buraya yazmayalı ne kadar uzun zaman oldu. Elif 5 yaşında, Bilge 8.5 ve Meryem 11 yaşında. Zaman o kadar hızla akıp geçiyor ki insan bireyleri bir yerlere not etmeden yaşanılan anların zenginliği farkedemiyor. O yüzden döndüm dolaştım yine buraya geldim ve iyi ki de geldim. Geçen zamanda o kadar çok güzel şeyler oldu ki ben sanki o güzel anıları çocuklarımdan çalmışım gibi hissediyorum şu anda. Aslında bu blog sadece benim not defterim değil. Aynı zamanda bir sorumluluk.
Elif iki tekerli bisiklet sürmeye bu yazın başında başladı ve çok güzel sürüyor. En son cocuklarla hep bareaber Newport On the Levee'ye gittik. Mor köprüyü bisikletlerimizle geçtik ve Ohio nehir kenarında biraz turladıkü. Köprüyü bisiklet ıle geçmek yürüyerek geçmekten çok daha eğlenceliydi. Ayrıca bisiklet üzerinde olunca karşı tarafta daha uzun yol alabildiğimiz farkettik.


Çocuklar büyükçe iletişimimiz şekil değiştiriyor. Birlikte yaptığımız aktiviteler onların ilgi alanına ve tabii ihtiyaçlarına göre farklılık gösteriyor. Mesela Meryem ile mutfakta daha çok vakit geçiriyoru veya bazen aynı kitapları okuyup kitap hakkında konuşuyoruz. Meryem mutafa çoğunlukla tatlı yapmak için giriyor. Birlikte havuçlu kek denedik.İlkinde çok güzel oldu. İkincisinde ben nutmeg'i fazla kaçırmışım biraz hayal kırıklığına uğradık. 
Meryem ile Açlık Oyunları kitap serisini çok çok severek okuduk. Sanırım bütün seriyi bir hafta içinde bitirmiştik. Okurken birbirimize daha ileriden ipucu vermemeye çalışıyorduk ama aynı zamanda heyecanlı bişey olduğunda ikimizde paylaşmak için sabırsızlanıyorduk. 
Birlikte okuduğumuz bir diğer kitap göçmen çocukların hayatında kesitler sunan bir kitaptı. Meryem bu kitabı benden çok daha önce bitirdi. Ben biraz ağırdan aldım galiba ama bu kitabı bitirince onun neden konuşmak için sabırsızlandığını çok iyi anladım. 
İkimizin de severek okuyacağı kitapları bulmak her zaman kolay olmuyor ama bulunca  sanki herkesten gizli özel bir alanı birlikte paylaşıyormuş gibi hissediyoruz. 


Bilge ile bahçecilik ve doğa keşfi birlikte yapmayı sevdiğimiz aktiviteler arasında. O da ben de doğayı çok seviyoruz. Doğadaki yenilebilir bitkileri keşfetmek çok keyifli. Bilge biraz daha büyüsün, sırt çantamızı alıp uzun doğa yürüyüşlerine çıkacağımız günler yakındır.

Çocuklar her zaman istemese de düzenli olarak yaptığımız bir diğer aktivite anne ile matematik zamanı. Bu biraz mesleki ilgiden biraz da çocukların geleceğini karşı yaptığımız bir yatırım. Benim en sevdiğim yanı çocuklarımın düşünme tarzlarındaki farklılığı keşfediyor olmak. Mesela Bilge bir problem üzerinde çalışırken her aşamasını kendisi keşfetmek istiyor. Bu hem iyi hem kötü. İyi yanı kendi öğrenmesini tam anlamıyla kendisi yapılandırıyor. Kötü tarafı ise ona yeni bir şey öğretmek bazen deveye hendek atlatmak gibi. Daha etkili bir yöntem var diyorum ama beni dinlemeye ikna etmek epey bir zamanımı alıyor.

6 Ocak 2020 Pazartesi

Çok Çok Eskilerden: Meryem'in 1 Yas Yazisi

Merhaca Canım Kızım,
Yarın bir yaşını doldurmuş olacaksın. Bu bir sene bizim hayatımıza o kadar çok şey kattın ki bunları seninle paylaşmak istiyorum. 
En başından başlamak istiyorum. Şöyle bir zaman yolculugu yapıp bir senenin bizim icin anlamına bir bakalım istiyorum. Öncelikle vaktinden iki hafta erken geldin. Senin icin 6 Nisan tarihini vermişlerdi ve ben o kadar okulla o kadar meşguldüm  ki hiç oturmaya vaktim olmuyordu. Doğumundan bir gün önce çekilmiş bir fotoğrafım bile var. Biz yürüyüşe çıkmıştık. Hiç ertesi gün doğum yapacak gibi değildim ama anneannen hissetmişti. Bu bebek asağı inmiş demişti. Her neyse sabah bir kalktım su kesesi patlamış. Baban tabii emin olamadı o benim gereksiz kaygılandığımı düşünüyordu ve ne olur ne olmaz diye hastaneye gittik. Gercekten sen yola çıkmıştın. Sabah 6:30 gibi su kesesinin patladığını farkettim ama evden çıkmamız 9'u buldu. Doğum uzundu gercekten çok zorlandım. Hep kulağım senin kalp atışlarındaydı. Bazen duymuyordum hemen hemşireye neden duymadığımı soruyordum. Ne kadar çok dua ettim o anda bir bilsen bir an once sağlıklı bir sekilde olman icin. Sonra senin o her yeri inleten ağlaman ve sana ilk dokunuşum. Bir mucize gibiydi. Biz kız mi erkek mi olduğunu daha öncesinde öğrenmemiştik. Baban bir kızımız oldu dedi. İlk baban seni gordu. Ben sana dokundum ve kocaman bir şükrettim içimden. Sen sen olarak doğduğun icin. 
Doğar doğmaz elin ağzındaydı. Sonradan anlayacaktık ki bu senin kendini sakinleştirme ve degisikliklere alistirma seklindi. Kucağıma seni bir kundağa sarıp verdiler. Kafan kocamandı çünkü doğum kanalında biraz  uzun kalmıştın. Baban o sırada beni teselli etmeye çalışıyordu. Kızımız zeki olur diyordu. Allahım ne kadar da güzeldin öyle. Minicik bir burun ve ağız. Gözler açık. Görmese de etrafı algılamaya çalışıyor. Hemen memeye sarıldın ve bu konuda çok başarılı oldugunu söylemek istiyorum. Emme konusunda cok zorlanmadık. Doğar doğmaz Turkiye ile bağlantı kurduk. Anneannenler, babaannenler, teyzenler hepsi seni gördü. Onlar için gecenin bir yarısı da olsa aradık ve seni gösterdik. Doğum öncesi aramamıştı çok endişelenmesinler diye. Doğumdan hemen sonra aradık. Kızımız dünyaya geldi diye haber verdik.

Hastanede iki gece kaldik ve zordu. Sen yatağına yatar yatmaz ağlıyordun. Ben veya baban kucağımıza alınca hemen susuyordum. Bir ara yatağında kalsın nasıl olsa susar dedik ama sen inatçısın yaygarayı kopardın. En sonunda seni yanıma aldım. Gece epey bir süre birbirimize baktık. Kafanda minik bir sapka vardi ve kundaklar icindeydin. Karanlıkta sen bana baktın ben sana baktım sanki birbirimize alışmaya çalışıyorduk ama hiç ağlamadın yanımdayken. O bana sanki anlıyormuş gibi bakan gozlerin hala gozumun onunde. Iki tane cin gibi bakan kara goz. 
Hastaneden çıkıp eve gelince sen de biz de rahat bir nefes aldık. Kendi evimizde olduğumuzu anlamıştın sanki. Artık daha rahat uyuyordun. Ama yine de ilk haftalar zordu. Özellikle geceleri sen yatağında sürekli uyanıyor ve kucak istiyordun. Benim de derslerim vardi. O yüzden en son çare olarak seni yanımıza almakta bulduk. Ondan sonra hepimiz rahat ettik. Baban seninle yatmayı cok seviyordu. Sen de aramiza sıkışıp yatmaya bayılıyordun. Bazı sabahlar sen ve babanı uyurken bırakıyordum ve içim gidiyordu sizinle biraz daha uyuyabilmek icin.
Annelik öyle bir anda gelişen bir şey degilmis bu ince ince dokunan bir bağmış anne ve cocuk arasında bunu yasadıkça öğreniyordum. Tabii ki seni hep seviyordum ama ilk başta neden olduğunu bilmeden ve daha çok koruma hissiyle ama zamanla o kadar vazgeçilmez bir parçaya dönüştün ki benim icin. Her gün seni koklamak, seni beslemek sana dokunmak ince ince senin sevgini işledi kalbime.

Seni çok seviyorum canım kızım. Bu öyle kolay anlatılır bişey değil. O kadar derin bir sey ki seni dusunmek icime ayri bir mutluluk veriyor. 
Sevginin nedeni olmaz ve aslında saymakla bitmez ama insan somut nedenler bulmayı seviyorum.  Seni sevmemim milyon sebebinden sadece birkaçından bahsedececeğim. 
Seni seviyorum çünkü sen benim gün ışığımsın, sabahları karşımda gördüğüm apaydınlık bir yüzsün. 
Mutlu olduğunda veya heyecanlandığında kontrolsüz bir şekilde çıkardığın sevinç sesleri,
Bir şey istediğinde yere oturup başını önüne inatçı bir şekilde eğip iiiii diyerek istediğini belli etmen,
Bir şey istemediğinde kollarını geriye ittirip yüzüne komik bir şekil vermen (özellikle yemek istemediğinde)
Merhaba demek yerine iii--aa gibi sesler çıkarıp karşı tarafın dikkatini çekmeye calışman hatta dil çıkarman,
Benim yokluğumu farkedip bilgisayarımı açık bulduğunda hemen koşup bir yandan beni gözetleyip bir yandan parmaklarınla klavyeye dokunma hevesin,
ve tabii ki ekranı yemeye calışman,
Boyundan büyük ve kilondan ağır şeyleri taşımaya calışman,
Eline aldığın bir şeyle (bir oyuncak, kap kacak bazen 3 pound elma paketi) mutfak ve salon arasında daireler çizmen,
Evin odaları arasındaki turların,
Bir odada bulduğunu başka bir odaya taşımaların,
Tuvaletin kapısının aralık oldugunu farkedip hemen tuvalete koşman ve elini klozetin içerisine sokmaya calışman,
Odandaki gardrobundaki kıyafetlerini her zaman aşağıya dökmen ve bir parcayı alıp (genellikle kırmızı tüylü şapkan veya eldivenin) odalar arası taşıman,
Etrafa hep gulucukler saçman,
Hızlı hızlı yürümen,
Korkusuzca bir çok şeye el atman,
Köpek gördüğündeki heyecanın ve dokunma isteğin,
Elektrik süpürgesini çıkardığımda hemen hızlıca odadan uzaklaşman,
Ördekleri her gün heyecanla seyretmen,
Kaydıraktan heyecanla kayman,
Bulaşık makinası açıldığında hemen koşup içerisinden kaşık çatal kaçırman,
Bunları kaçırdığını bilip hızlı hızlı oradan uzaklaşman,
Korktuğunda veya üzüldüğünde hemen baş parmağını ağzına götürmen,
Saç gördüğünde dayanamayıp hemen saldırman,
Tüylü yumuşak şeylere olan düşkünlüğün,
İnsanlarla göz temasın ve onlara olan sevgin ve ilgin 
Ama aynı zamanda özgür, kimseyi takmayan ve ne istediğini bilen tavırların,
Bir şeyi istediğinde doğrudan ona konsantre olup ona ulaşmaya çalışman,
Kutulara ve çekmecelere olan duskunlugun (oyun grubunda o kadar oyuncak varken illa cekmeceye gidip oradakilere ulasmak istemen),
Bir seyin yerini ve onu istediğini aradan zaman geçse de unutmaman (iphonenum gözüne takıldıysa ben seni öbür odaya götürsem de bir sure sonra gelip onu bulunduğu yerden almaya calışman),
ve daha bir cok sey...
Seni çok seviyorum kızım. Her şeyinle sen benim bir tanemsin. İyi ki doğdun iyi ki hayatımızdasın. Sen bizim hayatımıza bir hediye gibi geldin. Neşe kaynağımız oldun. Hayatımızı anlamlı kıldın. Seni çok çok çok seviyorum. Sen benim bir tanemsin. Büyüsen de bu böyle olacak bunu hiç unutma olur mu?
Iyi ki dogdun.
Annen
03/22/2010 
11:40 pm

11 Ekim 2019 Cuma

Uzun Bir Aradan Sonra

Bu bloga yazmayalı ne kadar uzun zaman oldu. Elif 4.5 yaşında, Meryem 10 yaşında ve Bilge sekiz olmak üzere. Zaman hem çok hızlı geçiyor hem de ağır ağır ilerliyor. İnsan gündelik işler arasında kayboluyor bazen. Bu arada yaşanılan güzel seyler o koşuşturmaca içerisinde kayboluyorlar. O anları bir sekilde ölümsüzleştirme isteğimdi bu bloğu oluşturma sebeplerimden birisi ama bir şekilde ihmal etmiştim. Sonra, o güzel anıların yavaş yavaş hafızamdan silinmeye basladığı farkettim. Bu hem bizim anılarımıza hem de çocuklarım büyüyünce onlara haksızlıktı. O yüzden yeniden geldim anılarımızı, çabalarımızı ve yaşadığımız zorlukları yasattığım bloğumuza.

Elif icin çok büyük degisiklikler oldu mesela. Artık kendini, istediklerini ve istemediklerini çok iyi ifade ediyor. Hem de çok ısrarcı ve yüksek bir sesle. Birşey istiyorsa onu kesinlikle unutturmuyor. Bir şekilde geçiştirmeye alıştığım minik detayları Elif ile birlikteyken yaparken buluyorum kendimi. Bu sene baleye başladık. Jimnastik de istiyor ve biliyorum ki eğer Elif istiyorsa bu yapılacak demektir. Ya da onu ikna etmek icin güçlü bir argüman hazırlamak gerekiyor.

Son günlerden aklımda yer eden birkaç anı paylaşayım.

Selfie
Birgün kahvaltı sofrasında bana "when I grow up, I will have a phone and I will take selfie." Hanımefendi büyüyünce telefon alıp o telefonu özçekim amaçlı kullanacakmış. Bazen insan düşünüyor, bu minik beyinlerden neler geciyor diyor. Tabii zamane çocuğu selfie ile büyüyor ve onu hedefliyor.

Yıl, ay, gün kavramlarının belirsizliği
Cocuklarda zaman birimlerinin netleşmesi zaman alıyor. Bugün ve yarın sık sık karıştırdığımız terimler. Ancak yıl, ay ve gün veya saat, dakika gibi zaman birimlerinin netleşmesi için daha çok tecrübe gerekiyor. Bu kavramlarının tam oluşmaması bazen komik durumlara sebep olabiliyor.
Mesela Elif dün bir sebepten Bilge'ye kızdı.  İlk tepkisi "Bilge you are grounded for 5 years." oldu. Biz çocuklara kızınca 5 dakika 10 dakika icin odalarına gönderiyoruz, Veya birkaç günlüğüne birşeylerden mahrum olma cezası veriyoruz. Elif Bilgeyi 5 yıllığına odasına gönderdi.

Sayı Kapasitesi
Cocuklarda sayı sayma aralığı onların sayı kapasitesinin tek gostergesş değildir. Sayıları niteliksel olarak anlamlandırmaya da bakmak gerekir. Elif'in sayı sayma aralığı 20'ye kadar ama sayıları niteliksel olarak anlamlandırıp onları uygulamaya koyma sınırı 1 ve 5 arasındaki sayılar. Son birkaç güne kadar 5 onun için en büyük sayıydı. Bir şeyden ne kadar istiyorsun dediğimizde 5 onun için çok demekti. Oyun alanında oyun için ek süre istediğinde taman 10 dakika daha kalabiliriz dediğimde  hayır 5 diye beni düzeliyordu mesela. Birkaç gündür 5'den büyük sayıları anlamlandırmaya çalışıyoruz.Bana soruyor 4 ve 4 ü eklersen ne olur diye. Birlikte parmaklarımız sayıyoruz sekiz diyoruz birilikte ama sonra yine 5'e dönüyor. Hayır 5 olur diyor çünkü çok oluyor ya. Bu sabah en büyük sayımızın artık 10 olduğunu farkettim.  "When it is my birthday I don't want to be 5. I want to be both hands. I will be 10." Oldu kızım sen doğum gününde 10 yaşında olabilirsin diyemiyorki insan. Şimdi döndük öğü yine yıl, ay, gün kavramlara.

14 Kasım 2018 Çarşamba

Kot Pantolon

Benim çocuklarımın hiçbir zaman çok süslü kıyafetlerde gözü olmadı. İki tane kız çocuğum var ama bir gün bile bana saçlarını süslü tokalarla toplayıp okula göndermenin zevkini yaşatmadılar. Elif biraz olsun elbise giymeyi ve süslü tokaları seviyor ama onda da zaman sınırı var. Tahammül sınırı en fazla 10 dakika. O süreç içerisinde bir şekilde fotoğrafını çekebildiysem ne mutlu bana. Sonrasında onu o halde bulabilmek ne mümkün. Ee tabii saçlar toplanmadığı için dağınık duracağına kısacık kestirmek en kolay çözüm oluyor. Meryem de Elif de kısa saçlı. Onların saç uzatabilmesi için tek şartım saçlarını toplamama izin vermeleri. Onlar da biliyorlar kendilerini ve bir şekilde kısa saça devam ediyoruz. Süslü elbiselerden geçtim biraz olsun ciddi görünen kıyafetlere geçiş yapmak bile benim için büyük bir aşama. Ve dün bizim ailemizde bir basamak atladığımızın göstergesi. Meryem sonunda kot pantolon giymeyi kabul etti. Yazı şortla idare ediyorduk da kışlar gerçekten çok zor oluyordu. Hep tayt hep tayt bir yere kadar. Salaş durmaları mı desem yeteri kadar kalın olmamaları mı hep içim sızlayarak Meryem'i okula gönderiyordum. Geçen gün mağazaların birisinde tam Meryem'lik yumuşak kotlardan bulabildim sonunda. Daha önce birkaç yumuşak kot denememiz olmuştu ama hep şikayet edecek bir neden bulmuştu. Şimdi severek giyiyor yeni pantolonlarını. Aman nazar değmesin. Bir adet siyah bir adet koyu mavi aldım. Çok da yakıştı bence.


Özgüven

Bilge özgüveni yüksek bir çocuk ancak bu özgüven boş bir özgüven değil. Ne yapabilir ne kadar yapabilir farkında. Hatta benim bazen biraz fazla dolu teşvik sözlerime verdiği cevaplarında eklediği "ama"lar ile beni şaşırtıyor. Geçen gün yine Elif ile oyun oynarken, Elif'in oyununu bozmasına biraz sabırlı biraz tepkili karşılık vermelerini sessizce izliyorum. Yeni aldığımız magnetik bloklar tabii ki çok revaçta. Elif kocaman bir kule yaptı ve Elif bir dokunuşla yıktı. Ben yanına gelip ona ne kadar iyi bir büyük abi olduğunu söyledim. Elif'e karşı sabırla yaklaşıp ve onu bir şekilde oyuna dahil etmeye çalıştığının altını çizdim. Tabii burada ben bu davranışı pekiştirmek amacı ile öyle bir yorumda bulunmuştum. Bana hemen "arada karnına dokunuyorum ama" diye cevap verdi. Ben o karnına dokunuşların anlamını çok iyi biliyorum tabii. Elif'in mutfağa ağlayarak geldiği zamanlar o zamanlar. Karnına hafiften bir yumruk yemiş olarak. O durumlarda Bilge'yi de anlıyorum sabretmeye çalışıyor ve bir şekilde patlıyor. Ama benim amacım büyük abi olarak öyle durumlarda Elif ile daha pozitif şekillerde başa çıkabileceğini göstermek ve örneklendirebilmekti.

Bu sahip olduğu özgüven onun birçok ortama rahatça girebilmesini sağlıyor. Ona kendi fikirlerini güzelce savunabilme cesareti veriyor. Bir sınıf aktivitesi sırasında öğretmeninin şu çektiği fotoğraf bu özgüveni çok güzel belgeliyor.



Bir grup çalışması sırasında bir hikayeye ait temel düşünce ve detayları belirlemeye çalışıyorlar. Bizimkisi almış bütün kartları önüne sesli bir şekilde başına topladığı arkadaşlarına okuyor.

13 Kasım 2018 Salı

Bilge 7 Yas, Meryem 9 Yas ve Elif 3 Yas

Zaman ne kadar geçiyor ve bu geçen zaman içerisinde yaşadıklarımız geçmişte bir anı olarak kalıyor eğer bir yerlere kısa notlar düşmediysek. Şimdi onu düşünüyorum şu son birkaç geçen senede ne kadar çok sey yaşadık ve hemen hemen hepsi uçtu gitti. Tek sebebi ise benim bu anıları yazmayı daha büyük zamanlara sığdırma isteğim. Ama yok öyle büyük zamanlar günlük koşuşturmaca içerisinde. O yüzden anılar elimizden uçup gitmeden iki satır not düşebilmek gerekiyor. Canım çocuklarım büyüyorlar. Bazen bizi hiç beklemediğimiz şekilde zorlayarak, kaygılar, korkular, minik minik mutluluklar ve hiç bitmeyen enerjileri ile günlerimizi dolu dolu yaşamamızın en güzel vesilesi olarak büyüyorlar. Koca bir yıl bir kaç paragrafta özetlenemez tabii ama her zaman için bir kaç kısa cümle hiç birşey olmamasından iyidir.

Meryem 9 Yaşında
Benim minik sincabım ne zaman 9 yaşına geldi anlamadım. Bazen hala onu 2. sınıf gibi düşünüyorum sonra kendime hatırlatıyorum saçmalama Meryem artık 4. sınıf diye. Kızım tabii ki bir çok açıdan bizi gururlandırıyor ama birçok engeli birlikte tanımak ve bir çözüm bulmaya çalışmak da bu büyümenin bir parçası sanırım. Çocuklar büyüdükçe arkadaş ilişkileri daha bir karmaşık hal alıyor. Sosyal olarak birbirine üstünlük taslamalar, kendini ispat etme çabaları ve kendini bir birey olarak tanımlamaya çalışırken aynı zamanda bu bireyi başkalarına tanıtma ve gösterme isteği baskın olarak ortaya çıkıyor. Meryem kafasında bir sürü sosyal çözümlemeler yapıyor. Bunların bir kısmını bizimle paylaşıyor bir çoğunu bilemiyoruz maalesef.  Ya çok yaralayıcı olanları ya da onu mutlu edenleri duyabiliyoruz çoğunlukla. İnsan istiyor ki bütün yaşadığı içsel fırtınalara karşın sapasağlam ve güvenli dursun. Kendinden ve sahip olduğu özelliklerden hiç bir zaman şüpheye düşmeden istediklerini özgürce ifade edebilsin. Tabii ki özgüven durağan bir kavram değil ve Meryem'in özgüveni ortama göre değişkenlik gösteriyor. Meryem için beni en çok endişenlendiren şey enerjisini insan ilişkilerinden ve kendi içinde kendisi için tanımladığı yeterlilik ve başarı duygusundan alıyor alması. Neyseki kitapları ve kitap okumayı çok seviyor. Yalnız kaldığında en büyük sığınağı onu başka başka dünyalara götüren kitapları oluyor.

Her zamanki gibi hala çok güzel bir gözlemci. Sessiz, pek karışmıyor ama içinde birikitiriyor gözlemlediklerini. Ben bu gözlemlerinı bazen böyle bilmiş bilmiş yorumlarında bazen bir sinir patlaması sırasında yaptığı genellemelerinde farkediyorum. Çocuklar insanı hep şasırtıyor tabii. Sanki biri bizi gözetliyor evinde gibisin her daim. İşin kötüsü senin farkında olmadan yaptığın şeylerin sana sert bir eleştiri olarak en sevdiğinden gelmesi. Meryem bu konuda liderlik yapıyor diyebilirim.

Eskisi kadar doğa yürüyüşlerine çok çıkmıyoruz çünkü arkadaşları ile vakit geçirmek daha çok hoşuna gidiyor. Arkadaşın aileden daha ön sıralara geçtiği dönemlerdeyiz. Varsa yoksa arkadaşı olsun istiyor yanında. Ya Viola bize geliyor ya Meryem onlara. Haftasonları çoğunlukla Vincent.


Okulda akademik olarak hala kendini tanıma sürecinde kızım. Matematik benliği en sağlamı. Tabii ki anneden gelen avantaj olarak düzenli bir matematik programımız var. Başarınca seviyor ama hala zorlanmayı sevmiyor. Okulda matematik düzeyinde en iyilerden olsa da hala benim istediğim sorgulama, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde düşünme düzeyinde değil. Bu biraz benden de kaynaklanıyor. Ona düşünmesi için gerekli zamanı vermek yerine hemen ben atlıyorum peki şöyle nasıl olur diye. Klasik öğretmen hatası. Diğer dersler için kendisinin sorumluluk alması gerektiğini henüz kavrayamadı. Sanırım hep bizim kontrolümüzde ilerlediği için sorumluluk duygusu hala tam olarak gelişmiş değil. O konuda daha alacağımız çok yol var.

Her zaman aktif, heyecanlı ve cesur. Futbola sonunda yeniden başlayabildik. Severek oynuyor ama tabii son birkaç yılın paslanması var üzerinde onu atmaya çalışıyor hala. Evde biraz daha yardımcı. Artık biraz daha net sorumlulukları var. Çamaşır işlerinden be Bilge'ye düzenli kitap okutma işinden o sorumlu. Tabii sürekli hatırlatma gerekiyor. Bazen hatırlatmak yerine ben yapayım diyorum ama sonra düşünüyorum uzun vadedeki faydalarını ve vazgeçiyorum.

9 yaş doğum gününde sevdiği arkadaşlarını çağırdık. Evimizde hem film seyrettiler hem de oynadılar.

Bakalım 10 yaş doğum gününde nasıl bir plan yapacağız.


Elif 3 Yaşında
Benim küçük atom karıncam 3 yaşını doldurdu. Bu bir senede Elif için çok şeyler değişti. Artım bez hayatımızdan tamamen çıktı. Daha bir aktif ve konuşkan olduk. Ve tabii ki daha bir inatçı. Elif için bir sıfat düşünürsem en güzeli Ben Yaparım Elif olur. Herşeyi kendisi yapacak. Biz yapınca çok kızıyoruz öyle böyle değil. Bir de eli çabuk ki ben daha bir şey söylemeden bir bakıyorum o işin içine dalıvermiş. Bu ben yaparım özelliği sadece kendini ispat etme veya bir şeyleri başarma duygusundan kaynaklanmıyor. Aynı zamanda iş bitirici olmasının da etkisi var bu durumda. Ortada katlanacak çamaşır mı var hemen başlıyor katlamaya. Marketten gelen poşetler hemen açıp yerleştirmeye başlıyor. Eskiden evdeki dağınıklıkları toplama konusunda da bu kadar hızlıydı ama Bilge ve Meryem'den gördükleri ile artık dağınıklığa pek karışmıyor.

Eskiye göre daha bir paylaşımcı. Önceden sevdiği bir yiyecek olunca Meryem ve Bilge ile paylaşması için ne diller dökerdim yine de yapmazdı. Şimdi artık paylaşması gerektiğini biliyor. Küçük minik parçalar olsa da kardeşlerinle paylaş dediğimizde itiraz etmiyor artık. Dün elma şekeri aldım. Sadece bir tane aldım o kadar tatlıya ne gerek var diye düşünerek. Bir elma şekeri olunca tabii kim tutacak kavası oldu önce. Elif'in hiç birisine vermeye niyeti yoktu ama sonra anladı ve en çok Elif'in elinde olsa da paylaşarak yemeği başardılar.

Önünde Bilge gibi bir abisi olunca dayanıklı olmak zorunda oluyor. Yaşayarak öğrenme diyoruz buna. Bilge ile yarışıyor, gerekirse kavga ediyor ve bir şekilde onu alt edebiliyor. Tabii ikisinin ağlaması ile sonuçlanan birçok olay yaşadıklarını da söylemem gerekiyor. Evin içinde bisikleti ile bir kaç tur atmaya bayılıyor. Bilge ile Meryem biraz daha sabırlı olsalar onların oyununa dahil olmayı seviyor. Ancak Bilge'nin demesi ile patronluk tasladığı için Elif'i çok uzun süre oyunda tutmayı sevmiyorlar.

Şu aralar en çok taklit oyununu seviyoruz. O anne oluyor ben Elif oluyorum veya o Meryem oluyor ben anne oluyorum. Farklı rolleri kafasında anlanlandırmaya çalışıyor bu taklit oyunları ile.

Sabaha karşı veya gece yarısı yanıma geldiğinde sıcaklığını hissederek uyumayı seviyorum. Ne kadar tüm geceyi yatağında geçirmesi gerektiğini söylesek de yanımda olmadığı gecelerde içten içe onun sıcaklığını özlediğimi hissediyorum.

Canım kızımın üç yaş doğum gününden bir hatıra:


Bilge 7 Yaşında

Bilge demek tutku demek, hayatı tüm duyguları ile hissederek yaşamak demek. O dolu dolu duygular zaman zaman beni epey bir zorluyor. Bu geçtiğimiz sene Bilge için bir sürü öğrenme ile doluydu. Artık okumasını epey bir ilerletti. Yazma konusunda daha bir başarılı. Matematik konusunda öğrenmek istediği kadarını öğrense de bildiklerini çok güzel kullanıyor. Bilge ile en büyük engelim onu bir şeylere ikna etmek oluyor. Bu durum özellikle okula yönelik işlerde epey bir zorluyor beni. Eğer gerekliliğine inanmazsa imkanı yok yapmıyor. Bir de bir inatçı bazen dakikalarca konuşuyorum neden bazı şeyleri yapmamız veya yapmamamız gerektiğine ikna etmek için.

İçten içe Meryem ile yarışıyor, benim Meryem ile fazladan ilgilenmem onu rahatsız ediyor. Eğer Meryem'in zorlandığı bir soruya o hemen cevap veriyorsa değmeyin keyfine. Ama kafasında idealize ettiği bir Meryem var ve biliyorum hedefi Meryem kadar iyi okumak onun kadar iyi matematik yapmak. Meryem eyalet sınav sonuçlarından aldığı madalyalarla eve dönünce evde büyük kıyamet koptu. Neden Meryem'in madalyonu vardı onun yoktu. Daha yaşının küçük olduğunu, zamanı gelince güzelce çalışırsa onun da alacağını söyledik ama öfkesini bir türlü dindiremedik.

Başarıyı çok seviyor. Okulda öğretmenlerinin biraz ileri düzeyde öğrenciler ile yaptığı çalışmaları övünerek anlatıyor. İleriye dönük en sevdiğim özelliği hataları üzerine düşünmesi ve nerde yanlış yaptığını bilmesi. Futbol ve basketbol ikisini de çok seviyor. Gol attığında veya basket, sevinci görülmeye değer. Tam anlamıyla zevk alarak oynuyor.

Bilge ile zorlandığım konularıdan birisi davranışlarının arkasındaki sebeplere inebilmek. Bazen bir bakıyorum garip garip sesler çıkarıyor. Çok rahatsız edici türden. Veya sandalyede otururken arkama geçmiş saçımı karıştırıyor, sırtıma çıkmak istiyor hem de en çok ben birisi ile konuşurken veya birşey yaparken. Garip garip seslerin sebebi ben sıkıldım veya ortamda birşey beni rahatsız ediyor çığlığı aslında. Beni rahatsız etmesinin sebebi ile benimle ilgilen çağrısı. Oğlum bu isteklerini bana doğrudan söylesen olmaz mı diyorum tabii.





5 Eylül 2018 Çarşamba

Elifce Söylemler

Stop Sign
Dis fırçasına macun koyuyorum başımda stop sign stop sign diye ağlıyor. Stop sign şeklinde mi koymamı istiyorsum kızım ne istiyorsun diye ufak çaplı bir kriz yaşıyoruz. Sonrakin günlerde sütü koyarken yine stop sign sözünü duyunca ne olduğunu anladım. Stop sign alabildiği kadar en sonuna kadar koy demekti.

New York
Emre geçen sene New York'da çalıştığı için her hafta New York'a gidip geliyordu. Elif tabii bu rutini çabuk kaptı. Akşamları benle vakit geçirmek istediğinde veya babasına kızdığında onu gönderdiği yer belliydi, baba sen New York'a git. Yalnız zamanla kızdığı diğer kimseleri de New York'a göndermeye başladı. Bilge'ye veya Meryem'e kızdığında onlar da New York'dan nasibini aldı. En komiği evde gördüğü bir böceğe bulduğu çözümdü. Anne böcek New York'a gitsin.

Nerden Aldın?
Bizim çocuklar memelere kolay kolay veda edemiyorlar. Elif için hala en favori yeri benim memelerim. Bu sabah kendi memeleri ile benimkini karşılaştırıyor. Seninki büyük benimki küçük. Sonra soruyor anne sen bunları nerden aldın? Marketten aldım kızım sana da alırız bir çift 😂😂

İnşallah Geçer
Bende veya kendinde yara gördüğünde önce anne buraya nolmis diye soruyor sonra inşallah gecer anne diye teselli ediyor.