10 Ekim 2014 Cuma

Ms. Schmidt'in Profesyonel Tutumu

Ms. Schmidt Meryem'in anaokulu öğretmeni. Epey bir tecrübesi olan bir öğretmen. Meryem'in deyimi ile biraz yaşlı ama benim gözlemlediğim kadarı ile ne yaptığını gayet iyi biliyor. Meryem okula başladığından beri hep okul otobüsü ile okula gittiği için öğretmeni ile konuşma fırsatım hiç olmuyor. Meraklı bir anne olarak bundan birkaç hafta öncesinde Ms. Schmidt'e mesaj attım ve Meryem'in nasıl olduğunu sordum. Ondan mümkünse kısa bir görüşme randevusu talep ettim. Mesajıma Meryem'in okula yavaş yavaş adapte olduğundan ve birkaç yeni arkadaş edindiğinden bahsederek cevap vermiş. Genelde sabahları 8'de uygun olduğunu söylemiş ve ona bildireceğim herhangi bir sabah kısa bir görüşme yapabileceğimizi söylemiş. Ben cevap olarak Perşembe günü gelebileceğimi söyleyince bana eğer var olan sorularımın bu mesajla yanıtlandığını düşünüyorsam ve eğer Meryem ile ilgili herhangi ciddi bir kaygım yoksa 2 Ekim'deki okul müfredat toplantısında görüşebileceğimizi söylemiş. Tabii ben ne diyebilirim ki buna. Ciddi bir kaygım veya öyle çok önemli sorularım yok ama kızımı öğretmeninden dinlemek istiyorum ve bu durum bekleyebilir.

Okul müfredat toplantısında öğretmenle birebir vakit geçirme imkanımız olmadığı için mecburen Meryem'in durumunu konuşmak veli toplantısına kaldı. Gelecek hafta bakalım Ms. Schmidt ne diyecek. Bu arada okul müfredat toplantısı sırasına Ms. Schmidt'e ne zaman gönüllü velileri sınıfına kabul edeceğini sordum. Bu soruma yanıtı da çok netti. "Ben genelde gönüllüleri Ekim ortasında almaya başlıyorum. Sınıf düzeni oturduktan sonra". Yani yoktu, herhangi bir açık alan yoktu ki okul sınırlarından içeri girip Meryem'in neler yaptığını görebileyim.

Bu hafta Meryem ateşli bir hastalık atlattı. İki gün okula gidemedi. Salı ve Çarşamba evde idi. Perşembe Meryem'i okula gönderdikten hemen sonra Ms. Schmidt'e mesaj attım ve ondan Meryem'in gelmediği günler için okulda yaptıkları çalışmaları eve göndermesini rica ettim. Böylelikle eksikleri kapatmış olacaktık. Yine gayet profesyonel bir şekilde yazılmış bir cevapla bana bu gibi durumlardaki genel tutumunu anlatıyordu. "Ben gelmeyen çocukların gelmediklerı günlerdeki çalışma kağıtlarını Pazartesi dosyası ile billikte yolluyorum. Siz de Meryem'in gelmediği günlerdeki boş çalışma kağıtlarını Pazartesi dosyasında bulabileceksiniz." Ne denir ki bu cevaba? Ara çok kapanmadan hazır da haftasonu geliyor, boş çalışma kağıtlarını gönderseniz de yapsaydık demek isterdim ama diyemem. Çünkü Ms. Schmidt açıkça nasıl bir yol izlediğini bana anlatmış. Aslında bir yandan bu profesyonel tutumu biraz mesafeli bulsam da bir yandan da takdir ediyorum. Böylelikle Ms. Schmidt bir öğretmen olarak velilerle ilişkisini tutarlı bir düzeyde tutuyor ve ayrıca ilerde önüne çıkabilecek milyon gereksiz işin önünü kesmiş oluyor.

Yaşından Büyük Sorular ve Yorumlar

Herşey Nasıl Oldu?
Bir kaç gün önce Meryem arabada durup dururken bana "burası nasıl oldu" diye sordu. Ben önce sorusunu anlamadım. Bu sorudan birkaç dakika önce elektrik tellerinden konuşuyorduk. Onu soruyor sandım. Hayır dedi. "Burası, yani herşey. Yani dünya nasıl oldu diyorum" dedi. Bir an bu soruya nasıl cevap vermem gerektiğinden emin olamadım. Yaratılış olarak mı anlatsam yoksa büyük patlamadan mı bahsetsem bilemedim. Yaratılış olarak cevap vermek hem kolaya kaçmak olacaktı hem de Meryem ile geçtiğimiz günlerde yaşadığımız olay bu konuda beni biraz tereddüte düşürmüştü. Meryem'e geçen gün neden okulda konuşmadığını veya neden yeni şeyler öğrenmek için o kadar heyecanlı olmadığını soruyordum. Bana "bilmem, Allah beni böyle yaratmış" deyince onda nasıl kaderci bir tutumun gelişmekte olduğunu farkettim. Onda oluşturmaya çalıştığımız Allah inancı onu sebepleri anlamayı ve sorgulamayı bırakan bir duruma doğru götürüyordu. Bu sebeple Meryem'in dünya nasıl oldu sorusuna bilimsel bir yanıtın daha uygun olacağını düşündüm. Dilim döndüğünce büyük patlamayı, gezegenlerin ve dünyanın bu patlama sonucu oluşan parçalar olduğunu anlatmaya başladım. İnsanlar nasıl oldu sorusuna gelmiştik ki neyse ki Bilge'nin kreşinde geldik ve konu kapanmış oldu.

Bu Dünya Çok Sıkıcı
Dün dışarı çıkacağız. Meryem ona geçen gün aldığımız pembe cüzdanı yanına almak istedi. Ama bır türlü nereye koyduğunu bulamadı. Birlikte biraz etrafa bakındıktan sonra ona kızarak "aldığın şeyi yerine koymazsan bulamazsın" dedim. Dışarı çıkmamız gerekiyordu ve daha fazla oyalanamazdık. Meryem biraz üzgün ve biraz kızmış bir şekilde "Off bu dünya çok sıkıcı. Ben bu dünyada yaşamak istemiyorum. Başka bir dünyada yaşamak istiyorum" dedi. Bu sözleri 5 yaşındaki kızımdan duymanın şoku ile ben ne diyeceğimi bilemedim. Sadece o an onun bu pes etme özelliğini baskılayıp mücadele duygusunu ortaya çıkarmam gerektiğini düşünebildim. "Bu dünyada bir şeyleri kazanman için hep çalışman gerekiyor. Uğruna mücadele etmezsen hiçbirşeyi elde edemezsin" diye yanıt verdim.

Benim Gördüğüm Senin Gördüğün

Dün Meryem'in jimnastik dersi sonrası öğretmeni ile konuşmak için bekledim biraz. Ona Meryem'in nasıl olduğunu sordum. Her zamanki gibi "harika" cevabını aldıktan sonra kadın benim soruyu sormamdaki amacımı anladı ve Meryem'in hala bu sınıfta kalması gerektiğini söyledi. Bir üst seviyeye geçmesi için gereken iki hareketi daha yapamıyormuş. Birincisi hareket çucuğunda kendisini kaldırarak tek başına takla atamıyormuş. Diğeri ise denge çubuğu üzerinde yapması gereken bir hareket varmıs onu yapamıyormuş. Bunlar bir üst seviye için temel olan şeylermiş. Tabii ben bu durumda biraz hayal kırıklığına uğradım biraz da öğretmene kızdım. Ders boyunca çocuklara doğru geri bildirim vermek yerine harika deyip geçiştirmelerine kızıyorum bir yandan.  Bir de Meryem'de bu eksik olarak gördüğü durumları geliştirecek yeteri kadar alıştırma imkanı yaratmamasına.

Öğretmeni ile konuştuktan sonra biraz endişeli bir şekilde Meryem'in yanına gittim. Meryem bana heyecanlı bir şekilde ne kadar güzel hareket çubuğu üzerinde takla attığından bahsediyordu. İşte tam da benim düşündüğüm durum olmuştu. Öğretmeni onun bu hareketi yapamadığını düşünüyordu ama Meryem'e verdiği geri bildirime göre Meryem bu hareketi çok güzel yapmıştı. Klasik bir Amerikan geri bildirimi ile karşı karşıyaydık yine.

Bu sırada Beyza yanıma geldi ve bana "ben ne kadar güzel yaptım, gördün mü" diye sordu. Evet canım çok güzel yaptın diyerek Beyza'ya cevap verdim. Bunun üzerine Meryem atıldı ve ben diye sorunca zaten Meryem'in gelişimi açısında endişeli olduğumdan ona "sen pek iyi yapamadın" diye cevap verdim. Kızım çok üzüldü tabi. Sonra ben de. Hemen ona "yok sen de iyi yaptın" dedim ama Meryem bana "hayır, iyi yapamadım işte" diye kızgın bir şekilde cevap verdi.

Benim karakterimin en belirgin özelliklerinden birisi kendime yüksek hedefler koymam ve genelde kendimde eksik olanları görmemdir. Bu bende sürekli tekrarlayan hayal kırıklıkları oluşturuyor ve derin karamsarlıklara sürüklüyor. Bu durum üzüerine düşününce Meryem'de aynısını yaptığımı farkettim. Kızımdan beklentilerim hem çok yüksek hem de genelde yapabildikleri yerine yapamadıklarına yoğunlaşıyordum. Daha da kötüsü olayları güzel tarafından gören kızımın bakışlarını bulandırıp benim bakışımı ona geçiriyordum. Böyle bir bakış açısıyla hayatın ne kadar zor olduğunu benden daha iyi hiç kimse bilemez.

Bugün tesadüf bir reklam filmi karşıma cıktı. Annelerine ve kızlarına birbirlerinden habersiz şekilde kendilerinde en sevdikleri ve en sevmediklerini yanlarını soruyorlar. Kız çocukları 7-8 yaşlarında. Reklam filmine konu olan 4-5 anne ve kız var. Yani ne kadar genellenebilir onu bilemeyeceğim ama insanı derinden sarsıyor. Annelerinin kendilerinde sevmediklerini söyledikleri fiziksel özelliklerin aynısını kızları söylüyor. Aynı şekilde kızların sevdikleri özellikleri annelerinin verdiği yanıtın hemen hemen aynısı.

Çocuklar ister istemez anne ve babalarının gözleriyle olayları görmeye başlıyorlar. Sadece sık tekrarlanan hareketler veya açık açık söylenen kelimeler değil belli belirsiz bir ima bile bunda yeterli olabiliyor.