31 Mayıs 2017 Çarşamba

Anlam Kazanan Paylaşımlar

Geçen hafta Meryem ile bir saatlik zaman dilimimizde evimizin çevresinde uzun bir yürüyüş yapmaya karar verdik. Yürüyüş rotamızı Meryem belirleyecekti. Evimizin yakınındaki minik göle doğru yürümeye başladık. Yürürken hafif yağmur atıştırıyordu. Ara ara hızlandı ama çok ıslanmadık neyse ki. Yağmurun da versilesi ile hayaller kurmaya başladık. Yağmur perisini, bulutları ve gökkuşağını düşündük. Gölün yanında kısa bir mola verdik. Ağaçları, gördüğümüz çiçekleri uzun uzun inceledik.



Yabani kirazların tadına baktık. Meryem pek sevmedi ama ben her gördüğümüz ağaçtan birkaç tane aldım.

Yürürken bir mezarlığın yanından geçtik. Meryem nasıl önceden insanların mezar taşlarınını tam altında olduğunu düşündüğünü söyledi. Sonra konu ölüm ve sonrası hayata geldi. Birlikte farklı dinlerde ruha ve bedene bakıştan konuştuk. Hırıstiyan ve müslümanlar için ölümün anlamı konusunda bir süre sohbet ettikten sonra budizmdeki reenkarnasyonu örneklendirdik kendimize göre. Meryem babamın cennette olup olmadığını sordu. Ona içimden babamın mutlu olduğu bir yerde olduğunu dilediğimi söyledim. Konu konuyu açtı. İyilikten, kötülükten, tercihlerin insanın hayatını nasıl değiştirdiğinden konuştuk. Sonra yine ağaçlara, yapraklara çiçeklere döndük.



Yürüyüşümüz hiç planlamadığımız konular hakkında fikir alıştırmalarımızla birlikte her anlamada bir egzersiz olmuştu bizim için.

26 Mayıs 2017 Cuma

Elifimiz 2 Yaşında!

Günebakanım, gülen yüzüm, sımsıcak gülümsemem Elif'im,

Seninle birlikte koskocaman bir seneyi daha doldurduk. Her anının içimi ısıttığı anılarımızla dolu bir sene.  Senin her daim gülümeyerek bakan gözlerin, şekilden şekile giren kaşların ve dudağın. mutlu olduğunda minik kuzu yavrusu gibi seke seke gidişin, sıcacık sarılmaların ve kocaman öpücüklerin bir dünyaya bedel.

Alıp başını gitmelerin, hiç bitmeyen inadın ve ne olursa olsun ben buradayım seslenişlerinle bize mutlaka ama mutlaka kendini duyuruyorsun. Belki de bu iki kardeşin üzerine doğmuş olmanın verdiği bir mücadele hissi ile perçinlenen bir durum. Çoğu zaman neşeli ve biraz fazla sosyalsın. Karşımıza çikan insanlar senin o sıcak selamlarından nasibini alıyor.

Mutlaka ve mutlaka beni elimden tutup bir yerlere çekiştiriyorsun. Ya bir yürüyüşe çıkıyoruz, ya mutfağa buzdolabına gidiyoruz, veya bodrum kata oyun alanına iniyoruz. Yani annenin oturmasına pek izin vermiyorsun. Ancak anne sütünü bıraktığımızdan beri artık kendi odanda uyuyor ve geceleri çok az uyanıyorsun. Geceleri ara ara uyansan da o zamanlarda baban seninle ilgilendiği için ben o çok özlediğim gece uykularıma kavuştum. Anlayacağın her yeni güne senin için, sizler için yeteri kadar enerji depolayarak başlıyorum. Bir de o yumuşacık teninin sıcaklığını hissedince değmeyin sabah neşeme...

Evde her kim üzerini değiştirirse sen onunla birlikte üzerini değiştirmeye başlıyorsun. Hepimiz ayrı zamanlarda üzerimizi değiştirdiğimiz için günde 5-6 kez üzerin değişmiş oluyor. O giydiğin kıyafetler ise pek üzerinde duruyor diyemem. Ortalarda sadece bezle dolaşan çıplak ayak oraya buraya koşan bir çocuk görmeye komşular bile alıştı artık. Ancak süslüyüz de. Üzerinde değişmeyi bekleyen bezin olduğunu önemsemeden, Meryem'in güneş gözlüğü ve çantası ile kendine göre havalı havalı dolanmayı da ihmal etmiyorsun. Kendi küçük dünyanda oynadığın oyunları oynarken seni seyretmek pek bir keyifli oluyor. Yorulduğunda ise gelip kafanı göğsüme yaslıyor, sessiz sessiz parmağını emiyorsun.

Maalesef kitap okurken çok sabırlı değilsin. Ya hemen sayfaları değiştiriyor ya da kitabı benim elimden alıp kendin okumaya başlıyorsun. Azimlisin, kafana koyduğunu yapmaya çalışıyor, kararlı ama minik adımlarla hedefine doğru ilerliyorsun.

Kelimelerin her geçen gün artıyor. Artık ikili, üçlü kelimeli cümleler kuruyor, atlıyor, zıplıyor, yaşının gereklerini fazlası ile yapıyorsun. Abin ve ablan ne  yaparsa sen de onlara takılıyor, onların davranışlarını kopyalıyorsun çoğu zaman. Bu iyi de olabiliyor kötü de. Mesela istediğin birşey olmadığında ağlama şeklin aynı Bilge. Yani epey bir kulak tırmalayanından. Birşeyi yapmak istemediğindeki dudak büküşün ise aynı Meryem. Kızgın taklidi yaptığında ise benim veya babanın sözlerini teklarlıyorsun. İşaret parmağını havaya kaldırıp, kaşlarını çatarak "hayır" demen seni kızgın göstermenin tam aksine ayrı bir sevimli yapıyor. Bu sevimli olma durumunun farkında olarak kızacağımız birşey yaptığında hemen bize o meşhur hayır taklidini yapıyorsun. Ve tabii ki bizim sinirli duruşumuz çok uzun sürmüyor öyle bir durumda. Sıcacık kahkaların, oyun oynarken kendi kendine mırıldandığın şarkılarla evimize ışık oluyorsun, Sen, Bilge ve Meryem... Birbirinizi kovalamalarınız, kanapenin kenarından minderin üzerine atlamalarınız, oraya buraya taşıdığınız battaniyeler ile kurduğunuz minik yuvalar, sıkıcı geçen günlerimizi anlamlandırıyor, Mutsuzluklarımızı silip götürüyor.

İyi ki doğdun canım kızım, gün aydınlığım...


20 Mayıs 2017 Cumartesi

Çocuklara Özel Zaman Ayırabilmek

Anneler aralarında dertlenmeyi çok severler. Yine birgün Sinem ile telefonda çocukların herbirisine birden koşuşturmanın ne kadar zor olduğundan bahsediyorduk. Bizim büyük olarak gördüğümüz çocuklarımızın bile bazen en küçükleri kıskandığından ve birebir iletişim kurma ihtiyaçlarına geldi söz. Haftada yarım saat birle olsan çocuk ile geçirilen birebir zamanın nasıl onlara iyi geldiğinden konuştuk. O telefon konuşması sonrası çocuklarımla geçirdiğim zamanları ve Meryem'in son zamanlarda artan şikayetlerini düşündüm. Bana sürekli olarak nasıl Bilge ve Elif'den önce birlikte zaman geçirdiğimizden ama onlar doğduktan sonra bu durumun tamamen değiştiğinden bahsediyordu. O günleri çok özlediğini söylemişti birkaç kere. Ben her ne kadar çocuklarımla vakit geçiriyor olsam da bu zaman onlara özel olmayınca bir şeyler eksik kalıyordu. Kendi kendime bir karar verdim. Haftada bir saat bile olsa birisine özel zaman ayırmakla başlayabilirdim. Bu düşüncemi Meryem ve Bilge ile paylaştım. Ama her hafta birisinin sırası olacaktı. Bu fikir çok hoşlarına gitti ve hemen sahiplendiler. Kendi haftalarınının sırasını takip eder oldular.  Bilge'nin deyimi ile "It is mommy and son time" planları yapar oldular. Genelde Panera Bread durağımız oluyor. Ben bir kahve alıyorum onlar içecek veya minik bir kurabiye. Birlikte oturuyoruz. Bazen konuşuyoruz bazen etrafı seyrediyoruz.


Meryem büyüdükçe biraz daha bilinçli olmaya başladı. En son beraber olduğumuzda bana benim günümden bahsetmemi istedi. Neler yapıyordum, günümü nasıl geçiriyordum. Bir keresinde Bilge ile üniversitenin spor salonuna gittik, orada duvar tenisi oynadık. Onlar nasıl bir plan yaparsa bir saate sığacak şekilde vakit geçiriyoruz.

Elif henüz küçük olduğu için o böyle bir talebi dile getiremiyor tabii. Ancak bizim Elif ile özel zamanlarımız mutlaka oluyor. O önde ben arkada birlikte sık sık doğa yürüyüşlerine çıkıyoruz. Birlikte hayvanları gözlemleyip çiçekleri kokluyoruz.


Bu haftalık bir saat özel zaman dilimleri Meryem'in sık sık dile getirdiği şikayetlerine son verdi. Keşke eşimizle ve dostlarımızla da bu zaman dilimini yaratabilsek. İnsan hayatın koşuşturması, telaşı derken bu özel anların önemini farkedemeyebiliyor.

17 Mayıs 2017 Çarşamba

Masalcı Bilge

Bir aksam yine çocukları almak için kreşe gittim. Bilge'nin sınıfına tam girecektim ki baktım Bilge bütün çocukları karşısına dizmiş bir şeyler anlatıyor. Çocuklar pür dikkat Bilge'yi dinliyorlar. Arada bazı sorular soruyorlar. Bir süre onları seyrettim.

Bilge: It is bigger than my mom (Annemden büyük).
A friend: Really? (Gerçekten mi)?
Bilge: It is even bigger than my dad (Babamdan bile büyük).
Bilge: It is even bigger than our house (Evimizden bile büyük).
Bilge:  It is bigger than the sky (Gökyüzünden de büyük).

ve masal böyle devam eder...

İşin sevimli yanı çocuklar buna inanıyor. çocuklar inandıkça da Bilge anlatmaya daha bir heyecanla devam ediyordu. İçeri girdiğimde neden bahsettiklerini sordum. Bilge bizim evimizde bir gemimiz olduğundan bahsediyordu. Arkadaşları ona ne kadar büyük diye sorunca başlamış masalı iyice masal yapmaya.

Bu konuşmanın üzerine öğretmeni Bilge'nin arkadaşlarına evimizde kaplan beslediğimizden bahsettiğini de söyledi. Tüm arkadaşları bizim evimizde bir kaplanımız olduğunu düşünüyorlarmış.

O kadar gerçekçi söylüyor ki bazen söylediklerine kendisinin bile inandığını düşünüyorum. Eski okulunda bu diyaloglar genelde öğretmeni ve Bilge arasında geçiyordu. Öğretmeni bir gün bana gülümseyerek nasıl Bilge'nin bizi polislerin yaklayıp hapse attığını anlattığını söylemişti. O günün konusu  polislermiş ve Bilge hemen heyecanlı bir hikaye yazıvermiş anlaşılan.

Yalnız söyleyiş tarzı çok gerçekçi. İnsan gerçek olduğunu düşünüyor. Geçenlerde düşmüş bir yerlere ve yüzünün yan tarafını çizdirmiş. Annemle beraber bahçede oturuyoruz. Bilge'ye ne oldu diye sordum. Bilge o sırada annem ile bizim ilişkimizi çözümlemeye çalışıyordu. Annemi Emre'nin annesi olarak düşünüyordu ilk başlarda. Anneme dönüp senin oğlun yaptı dedi. O kadar gerçekçiydi ki ben Bilge'yi bilemesem gerçek sanırdım ve tabii ki annem inandı. Hadi bakalım şimdi anlat anlatabilirsen Bilge'nin masalcı yanını.