6 Kasım 2020 Cuma

Seçim Sonuçları

Bu hafta bizim evdeki genel konuşma konusu seçimlerdi. Minik Elif bile bu konuşmaların içindeydi. Joe Biden seçildi mi sorusu son birkaç günün sorusu. Elif'e sordum eğer Joe Biden seçilmezde kim başkan olacak diye. Donald Trump olacak dedi. Ona göre Donald Trump "mean" yani kötü çünkü konuşurken insanların sözünü kesiyormuş. Tabii bu yoruma katılmamak mümkün değil. Ne diyelim, bekleyelim ve görelim...

20 Temmuz 2020 Pazartesi

Akıp Giden Zaman

Buraya yazmayalı ne kadar uzun zaman oldu. Elif 5 yaşında, Bilge 8.5 ve Meryem 11 yaşında. Zaman o kadar hızla akıp geçiyor ki insan bireyleri bir yerlere not etmeden yaşanılan anların zenginliği farkedemiyor. O yüzden döndüm dolaştım yine buraya geldim ve iyi ki de geldim. Geçen zamanda o kadar çok güzel şeyler oldu ki ben sanki o güzel anıları çocuklarımdan çalmışım gibi hissediyorum şu anda. Aslında bu blog sadece benim not defterim değil. Aynı zamanda bir sorumluluk.
Elif iki tekerli bisiklet sürmeye bu yazın başında başladı ve çok güzel sürüyor. En son cocuklarla hep bareaber Newport On the Levee'ye gittik. Mor köprüyü bisikletlerimizle geçtik ve Ohio nehir kenarında biraz turladıkü. Köprüyü bisiklet ıle geçmek yürüyerek geçmekten çok daha eğlenceliydi. Ayrıca bisiklet üzerinde olunca karşı tarafta daha uzun yol alabildiğimiz farkettik.


Çocuklar büyükçe iletişimimiz şekil değiştiriyor. Birlikte yaptığımız aktiviteler onların ilgi alanına ve tabii ihtiyaçlarına göre farklılık gösteriyor. Mesela Meryem ile mutfakta daha çok vakit geçiriyoru veya bazen aynı kitapları okuyup kitap hakkında konuşuyoruz. Meryem mutafa çoğunlukla tatlı yapmak için giriyor. Birlikte havuçlu kek denedik.İlkinde çok güzel oldu. İkincisinde ben nutmeg'i fazla kaçırmışım biraz hayal kırıklığına uğradık. 
Meryem ile Açlık Oyunları kitap serisini çok çok severek okuduk. Sanırım bütün seriyi bir hafta içinde bitirmiştik. Okurken birbirimize daha ileriden ipucu vermemeye çalışıyorduk ama aynı zamanda heyecanlı bişey olduğunda ikimizde paylaşmak için sabırsızlanıyorduk. 
Birlikte okuduğumuz bir diğer kitap göçmen çocukların hayatında kesitler sunan bir kitaptı. Meryem bu kitabı benden çok daha önce bitirdi. Ben biraz ağırdan aldım galiba ama bu kitabı bitirince onun neden konuşmak için sabırsızlandığını çok iyi anladım. 
İkimizin de severek okuyacağı kitapları bulmak her zaman kolay olmuyor ama bulunca  sanki herkesten gizli özel bir alanı birlikte paylaşıyormuş gibi hissediyoruz. 


Bilge ile bahçecilik ve doğa keşfi birlikte yapmayı sevdiğimiz aktiviteler arasında. O da ben de doğayı çok seviyoruz. Doğadaki yenilebilir bitkileri keşfetmek çok keyifli. Bilge biraz daha büyüsün, sırt çantamızı alıp uzun doğa yürüyüşlerine çıkacağımız günler yakındır.

Çocuklar her zaman istemese de düzenli olarak yaptığımız bir diğer aktivite anne ile matematik zamanı. Bu biraz mesleki ilgiden biraz da çocukların geleceğini karşı yaptığımız bir yatırım. Benim en sevdiğim yanı çocuklarımın düşünme tarzlarındaki farklılığı keşfediyor olmak. Mesela Bilge bir problem üzerinde çalışırken her aşamasını kendisi keşfetmek istiyor. Bu hem iyi hem kötü. İyi yanı kendi öğrenmesini tam anlamıyla kendisi yapılandırıyor. Kötü tarafı ise ona yeni bir şey öğretmek bazen deveye hendek atlatmak gibi. Daha etkili bir yöntem var diyorum ama beni dinlemeye ikna etmek epey bir zamanımı alıyor.

6 Ocak 2020 Pazartesi

Çok Çok Eskilerden: Meryem'in 1 Yas Yazisi

Merhaca Canım Kızım,
Yarın bir yaşını doldurmuş olacaksın. Bu bir sene bizim hayatımıza o kadar çok şey kattın ki bunları seninle paylaşmak istiyorum. 
En başından başlamak istiyorum. Şöyle bir zaman yolculugu yapıp bir senenin bizim icin anlamına bir bakalım istiyorum. Öncelikle vaktinden iki hafta erken geldin. Senin icin 6 Nisan tarihini vermişlerdi ve ben o kadar okulla o kadar meşguldüm  ki hiç oturmaya vaktim olmuyordu. Doğumundan bir gün önce çekilmiş bir fotoğrafım bile var. Biz yürüyüşe çıkmıştık. Hiç ertesi gün doğum yapacak gibi değildim ama anneannen hissetmişti. Bu bebek asağı inmiş demişti. Her neyse sabah bir kalktım su kesesi patlamış. Baban tabii emin olamadı o benim gereksiz kaygılandığımı düşünüyordu ve ne olur ne olmaz diye hastaneye gittik. Gercekten sen yola çıkmıştın. Sabah 6:30 gibi su kesesinin patladığını farkettim ama evden çıkmamız 9'u buldu. Doğum uzundu gercekten çok zorlandım. Hep kulağım senin kalp atışlarındaydı. Bazen duymuyordum hemen hemşireye neden duymadığımı soruyordum. Ne kadar çok dua ettim o anda bir bilsen bir an once sağlıklı bir sekilde olman icin. Sonra senin o her yeri inleten ağlaman ve sana ilk dokunuşum. Bir mucize gibiydi. Biz kız mi erkek mi olduğunu daha öncesinde öğrenmemiştik. Baban bir kızımız oldu dedi. İlk baban seni gordu. Ben sana dokundum ve kocaman bir şükrettim içimden. Sen sen olarak doğduğun icin. 
Doğar doğmaz elin ağzındaydı. Sonradan anlayacaktık ki bu senin kendini sakinleştirme ve degisikliklere alistirma seklindi. Kucağıma seni bir kundağa sarıp verdiler. Kafan kocamandı çünkü doğum kanalında biraz  uzun kalmıştın. Baban o sırada beni teselli etmeye çalışıyordu. Kızımız zeki olur diyordu. Allahım ne kadar da güzeldin öyle. Minicik bir burun ve ağız. Gözler açık. Görmese de etrafı algılamaya çalışıyor. Hemen memeye sarıldın ve bu konuda çok başarılı oldugunu söylemek istiyorum. Emme konusunda cok zorlanmadık. Doğar doğmaz Turkiye ile bağlantı kurduk. Anneannenler, babaannenler, teyzenler hepsi seni gördü. Onlar için gecenin bir yarısı da olsa aradık ve seni gösterdik. Doğum öncesi aramamıştı çok endişelenmesinler diye. Doğumdan hemen sonra aradık. Kızımız dünyaya geldi diye haber verdik.

Hastanede iki gece kaldik ve zordu. Sen yatağına yatar yatmaz ağlıyordun. Ben veya baban kucağımıza alınca hemen susuyordum. Bir ara yatağında kalsın nasıl olsa susar dedik ama sen inatçısın yaygarayı kopardın. En sonunda seni yanıma aldım. Gece epey bir süre birbirimize baktık. Kafanda minik bir sapka vardi ve kundaklar icindeydin. Karanlıkta sen bana baktın ben sana baktım sanki birbirimize alışmaya çalışıyorduk ama hiç ağlamadın yanımdayken. O bana sanki anlıyormuş gibi bakan gozlerin hala gozumun onunde. Iki tane cin gibi bakan kara goz. 
Hastaneden çıkıp eve gelince sen de biz de rahat bir nefes aldık. Kendi evimizde olduğumuzu anlamıştın sanki. Artık daha rahat uyuyordun. Ama yine de ilk haftalar zordu. Özellikle geceleri sen yatağında sürekli uyanıyor ve kucak istiyordun. Benim de derslerim vardi. O yüzden en son çare olarak seni yanımıza almakta bulduk. Ondan sonra hepimiz rahat ettik. Baban seninle yatmayı cok seviyordu. Sen de aramiza sıkışıp yatmaya bayılıyordun. Bazı sabahlar sen ve babanı uyurken bırakıyordum ve içim gidiyordu sizinle biraz daha uyuyabilmek icin.
Annelik öyle bir anda gelişen bir şey degilmis bu ince ince dokunan bir bağmış anne ve cocuk arasında bunu yasadıkça öğreniyordum. Tabii ki seni hep seviyordum ama ilk başta neden olduğunu bilmeden ve daha çok koruma hissiyle ama zamanla o kadar vazgeçilmez bir parçaya dönüştün ki benim icin. Her gün seni koklamak, seni beslemek sana dokunmak ince ince senin sevgini işledi kalbime.

Seni çok seviyorum canım kızım. Bu öyle kolay anlatılır bişey değil. O kadar derin bir sey ki seni dusunmek icime ayri bir mutluluk veriyor. 
Sevginin nedeni olmaz ve aslında saymakla bitmez ama insan somut nedenler bulmayı seviyorum.  Seni sevmemim milyon sebebinden sadece birkaçından bahsedececeğim. 
Seni seviyorum çünkü sen benim gün ışığımsın, sabahları karşımda gördüğüm apaydınlık bir yüzsün. 
Mutlu olduğunda veya heyecanlandığında kontrolsüz bir şekilde çıkardığın sevinç sesleri,
Bir şey istediğinde yere oturup başını önüne inatçı bir şekilde eğip iiiii diyerek istediğini belli etmen,
Bir şey istemediğinde kollarını geriye ittirip yüzüne komik bir şekil vermen (özellikle yemek istemediğinde)
Merhaba demek yerine iii--aa gibi sesler çıkarıp karşı tarafın dikkatini çekmeye calışman hatta dil çıkarman,
Benim yokluğumu farkedip bilgisayarımı açık bulduğunda hemen koşup bir yandan beni gözetleyip bir yandan parmaklarınla klavyeye dokunma hevesin,
ve tabii ki ekranı yemeye calışman,
Boyundan büyük ve kilondan ağır şeyleri taşımaya calışman,
Eline aldığın bir şeyle (bir oyuncak, kap kacak bazen 3 pound elma paketi) mutfak ve salon arasında daireler çizmen,
Evin odaları arasındaki turların,
Bir odada bulduğunu başka bir odaya taşımaların,
Tuvaletin kapısının aralık oldugunu farkedip hemen tuvalete koşman ve elini klozetin içerisine sokmaya calışman,
Odandaki gardrobundaki kıyafetlerini her zaman aşağıya dökmen ve bir parcayı alıp (genellikle kırmızı tüylü şapkan veya eldivenin) odalar arası taşıman,
Etrafa hep gulucukler saçman,
Hızlı hızlı yürümen,
Korkusuzca bir çok şeye el atman,
Köpek gördüğündeki heyecanın ve dokunma isteğin,
Elektrik süpürgesini çıkardığımda hemen hızlıca odadan uzaklaşman,
Ördekleri her gün heyecanla seyretmen,
Kaydıraktan heyecanla kayman,
Bulaşık makinası açıldığında hemen koşup içerisinden kaşık çatal kaçırman,
Bunları kaçırdığını bilip hızlı hızlı oradan uzaklaşman,
Korktuğunda veya üzüldüğünde hemen baş parmağını ağzına götürmen,
Saç gördüğünde dayanamayıp hemen saldırman,
Tüylü yumuşak şeylere olan düşkünlüğün,
İnsanlarla göz temasın ve onlara olan sevgin ve ilgin 
Ama aynı zamanda özgür, kimseyi takmayan ve ne istediğini bilen tavırların,
Bir şeyi istediğinde doğrudan ona konsantre olup ona ulaşmaya çalışman,
Kutulara ve çekmecelere olan duskunlugun (oyun grubunda o kadar oyuncak varken illa cekmeceye gidip oradakilere ulasmak istemen),
Bir seyin yerini ve onu istediğini aradan zaman geçse de unutmaman (iphonenum gözüne takıldıysa ben seni öbür odaya götürsem de bir sure sonra gelip onu bulunduğu yerden almaya calışman),
ve daha bir cok sey...
Seni çok seviyorum kızım. Her şeyinle sen benim bir tanemsin. İyi ki doğdun iyi ki hayatımızdasın. Sen bizim hayatımıza bir hediye gibi geldin. Neşe kaynağımız oldun. Hayatımızı anlamlı kıldın. Seni çok çok çok seviyorum. Sen benim bir tanemsin. Büyüsen de bu böyle olacak bunu hiç unutma olur mu?
Iyi ki dogdun.
Annen
03/22/2010 
11:40 pm