20 Ocak 2017 Cuma

İyi ki Doğdun Oğlum!

Zaman çok çabuk geçiyor. Bir seneyi de devirmek üzereyiz (ben bu yazıyı yazdığımda öyleydi). Bu sene nasıl bitti hiç ama hiç farkında değilim. Bilgem ise bir sene daha yaş aldı. Oğlum beş yaşını doldurdu. Canım oğlum, iyi ki doğdun! Biz senin doğum gününü bir ay önce kutladık ama annen ancak kafasını toplayıp bu yazıyı yazabildi.


Doğum günü pastanı birlikte seçtik, üzerini sen kendi ellerinle süsledin. Pastanın üstünü örümceklerle kaplamak senin için büyük bir keyifti. Hediye olarak doğum gününden hemen önceki hafta sonu seninle bir boyama stüdyosuna gittik. Uzun bir düşünme sonrasında bir gergedanı boyamaya karar verdin.


Büyük bir keyifle gergedanını tamamladın. Doğum gününde birlikte sürekli söyleyip durduğun arabalardan birini almak için bir mağazaya gittik. Uzun bir düşünme sonrası dev traktörlerden birisini almaya karar verdin. Hediyeni aldıktan sonra arabamıza dönerken bana dönüp bir dahaki doğum gününün ne zaman olduğunu sordun. Bu doğum günü/haftası epey bir hoşuna gitmişti tabii. Daha 12 ay var diye doğum gününün mantığını anlatmaya başlamıştım ki baktım sen beni dinlemiyorsun bile. Çünkü cevabını çoktan almıştın. Daha çook zaman vardı.

Her zamanki gibi hayal dünyan çok zengin. Saatlerce kendi başına oynayabiliyor, etrafında olan eşyalarla kendine hemen bir oyun kurabiliyorsun. Meryem'in tenis aktivitesinin bitmesini beklerken baktım sen kendi arabalarınla kendine başka bir dünya kurmuşsun bile.



O otlar nereden geldi ne ara bir yuvaya dönüştü farketmedim bile. İşin güzel yanı Elif seni izlerken o da senin yanında kendi dünyasını kuruyor.

Dışarıdan topladığın otlar, taşlar evdeki oyuncak hayvanlarına yemek oluyor hemen.


Bir bakıyorum kunduz olmuş evdeki kıyafet askılarından kendine ev yapıyorsun. Bir bakıyorum köpek olmuş yere döktüğün mısır gevreklerini yiyorsun. Veya ben mutafakta iş yaparken sen yanımda makarna kutularından kendine bir oyun çıkarabiliyorsun.



Duyguların alev alev. Bazen sanki her an patlamaya hazır bir yanardağ gibisin.  Seni tahmin etmek hem çok kolay hem de çok zor. Hissetiklerini bir şekilde dışa vuruyorsun. Bu durumu seviyorum ama biraz da endişeleniyorum. İleride tepkilerin sana çok zarar verir mi diye korkuyorum.

Okulda bazen kontrolsüz davranman aslında br uyarı sinyali. Sıkıldım, ben buradan gitmek istiyorum veya annemi özledim haykırışların ama bunları kelimelere dökmek yerine etrafa saldırıyor veya saçma sapan davranıyorsun. Aynı şekilde evdeki kavgalarımızın başında senin daha çok ilgi, anlayış ve birebir zaman ihtiyacından kaynaklanıyor.

Gözlemlerin, tepkilerin beni hem güldürüyor hem de düşündürüyor.

Geçen Perşembe sizi okula hazırlarken yine oyalandığımızı düşündüm ve sana kızıyorum "hadi acele etmemiz gerek bugün öğrencilerimle son ders günümüz" deyince "last week you said it was your last class". Geçen hafta da aynı şeyi söylemişim ve haklı. Aslında geçen Perşembe son dersimizdi bu Perşembe ise sınav zamanı. Ben kemküm diyerek açıklamaya çalıştım ne demek istediğimi.

Yine bir akşam yatma öncesi kriz anı. Sen her zamanki gibi yatağına yatmakta problem çıkarıyorsun ve ardı arkasına bana bahaneler sıralıyorsun. Üst katı sevmiyorum, bugün benim kitap sıramdı, benim su şişem nerede... Ben yine gerildim ve sinirli bir şekilde biraz hırpalayarak hepinizi tek tek yataklarınıza yatırdım. Sonra yanınıza gelip sizi teker teker öptüm. O günkü kitabımızı açıp okumaya başlayacaktım ki sen yattığın yerden yine Bilgece bir yorum yaptın:
--Anne sen bize iyi davranırsan bir seni dinleriz. İnsanlara kötü davranırsan onlar da sana kötü olurlar.

Oğlum bu sene epey bir ilerleme kaydettin. Artık iki tekerli bisiklete biniyor, kendi başına can simidi olmadan havuzda durabiliyorsun.

Okulda biraz daha mantıklı davranıyor, eve daha az problem getiriyorsun. Yine başının dikine gidiyor ve kafana koyduğunu yapıyorsun. Ancak sonuçlarını söyleyince onu anlıyor ve itiraz etmiyorsun. Mesela seninle bir çikolatalı süt olayımız var. Sen birgün okula çikolatalı süt götüreceğim diye ısrar ettin. Ben de götüremezsin dedim. Sen ısrarında devam ediyorsun. Ben ise neden o kadar karşı çıktım onu hatırlamıyorum. Ancak sana en son kapıdan çıkarken eğer bugün o sütü okula götürürsen bu senenin sonuna kadar bir daha çikolatalı süt içemezsin dedim. Sen tamam  diyerek kabul ettin.  Bu olay Kasım ayında olduğu için yıl sonuna çok bir vakit kalmamıştı. Ancak bir kaç hafta sonra ben bu konuşmayı tamamen unutmuştum sen "anne ben çikolatalı süt içemem değil mi" diyerek hatırlatana kadar. Bir başka zaman ben sana hatırlatınca hiç itiraz etmeden kabul ettin. Çünkü bu daha önce yaptığımız bir anlaşmaydı ve kafanda herşey çok netti.   Yani sana sonucunda ne elde edeceğin açık birşekilde söylenince sen de net davranıyorsun. Sanırım bizim en büyük hatamız seninle o ciddi konuşmaları yapmaya zaman ayırmayıp senin (hepinizin) bizi anlamaya çalışmanızı beklemek oluyor.

Senin büyümeni izlemeyi seviyorum. Seninle yapacağımız derin konuşmalarımızı dört gözle bekliyorum. Biliyorum ki sen sevince tam seversin ve seni dost olarak kazananlar çok şanslı.

İyi ki doğdun oğlum ve iyi ki varsın. Senin bana söylediğin "You are the best mom in the whole world" ben de sana aynı şekile söylemek istiyorum "You are the best son in the whole world!" İyi ki doğmussun. Varlığınla hayatımızı zenginleştiriyor, bizi daha derinlere götürüyor ve hayatımıza neşe katıyorsun.