26 Ocak 2015 Pazartesi

Minik Ziyaretçimiz

özellikle kış zamanları bizim sincap bizim balkona pek bir uğrar oldu. Biz evde artık kalan ekmek, pasta, makarna kırıntılarını balkona koydukça o da bizim balkona bir sabah bir akşam uğrar oldu. Meryem ona Sinsin diyor. Bizim Sinsin bize pek bir alıştı. Önceden çocuklar cama yaklaşır yaklaşmaz hemen bir kaçardı. Şimdi çocuklar onu seyrederken o hiç oralı olmuyor. Hatta bazen yemek yemese bile uzun uzun duruyor, geriniyor, uzanıyor. Keyfi pek bir yerinde yani. Böylelikle biz de onu yemek yerken uzun uzun seyredebiliyoruz.


Üşüyüp üşümediğinden konuşuyoruz. Kuyruğunun onun battaniyesi olması fikri özellikle Meryem'in çok hoşuna gitti. Hemen keşke ben de sincap olsam dedi. Böylelikle hep yanında taşıdığı doğal bir battaniyesi olacaktı. Ve yeni yeni şeyler öğreniyoruz. Mesela artık içerisinde süt ürünleri bulunan şeyleri yemediğini artık biliyoruz.

Küçük ziyaretçimizin düzenli olarak gelmesinden çok hoşlansak da hepimiz sınırlarımızı biliyoruz. Bizim Sinsin balkona geldiğinde balkonun kapısı açılmıyor. Her ne kadar o bizi biz onu bir dost olarak kabul ettiysek de dostluğumuz arasına bir sınır koymanın her ki tarafın sağlığı için daha doğru olduğu konusunda fikir birliğine varabildik neyse ki...

Noel Babaya Mektup

Meryem ve Bilge etrafta yeni yıla yakın etraftaki yılbaşı süslemelerini görünce ister istemez bizim evmizde de süslemeler yapmamızı istiyorlardı. Biz hemen yılbaşı sonrası indiriminden faydalanarak küçük bir yılbaşı ağacı aldık ve bir gün bile bekletmeden hemen yılbaşı ağacını süslemye başladık. meryem'in bu konuda çok istekli olduğunu bilyordum ama Bilge'nin bu durumun farkında olacağını hiç beklemiyordum. İkisi de çok heyecanlandılar. Ağacın yanında aldığımız Santa şapkalarını başlarına geçirerek ağacın başında saatlerce oynadılar.

Yazı yazma konusunda Meryem'e genelde ben ısrarcı oluyorum ama bu sefer durum farklıydı. Kızım oturdu ve hemencecik Santa'ya bir mektup  yazıverdi.


Meryem'in mektubu çok güzeldi. Santa'dan yeni bir ev, bir ipad, bir kelebek oyuncağı ve pembe bir oyuncak kedi istiyordu. Ne kadar masum ve içten değil mi? Gece yılbaşı ağacının ışıklarını hiç kapattırmadı. Sabah heyecanla kalktı ama biraz hayal kırıklığına uğramıştı çünkü Santa'ya söylediği hediyeler gelmemişti. Sonraları bu duruma kendince açıklama getirdi. Santa ağacın ışıklarını görmemiştir bence.

Bense bir yanda bir tembellik bir yanda bir kararsızlık içerisindeyim. Hayal dünyası böyle renki ve canlı olarak kalsın istiyorum. Yani Santa için yazdığı hediyelerden en azından ik tanesi ona verebileceğimiz hediyeler. Alışverişe çıkmaya tam olarak zaman ayıramadım. Bunun yanında da tabii Santa'ya inanıp inanmamasını kontrol etme ikilemi var. Altı üstü küçük bir çocukluk hayali değil mi sonuçta. Ne zararı olabilir ki? Bizim büyüklerin hayatlarındaki sınırlamaları çocuklara empoze etmeye çalışmanın onları üzmekten başka ne faydası olabilir ki...

Haftasonlarına Basketbol Etkinliği


Futboldan sonra sıra basketbol öğrenmeye geldi. Meryem bu dönemin başında hafta sonları Haslett civarındaki çocuklar için düzenlenen basketbol etkinliklerine katılmaya başladı. Benim basketbol konusunda öyle çok bir tecrübem yok. Ellerimizle topa yön verdiğimiz için hep futbola göre daha kolaydır heralde diye düşünmüşümdür. Ancak çocukların o topu kontrol etmekteki zoruluklarına bakınca hiç de öyle düşünüldüğü gibi kolay olmadığını farkettim. Çocukların elleri ile topu zıplatmayı öğrenmeleri, bir ellerinden diğer ellerinde geçirmeleri sonra basket potasını hedefleyerek uygun atışı yapmaları onları epey bir uğrastırıyordu.

Bu aktivite tam bir saat sürüyor ve çocuklar bu bir saat boyunca ilgilerini hiç kaybetmiyorlar. Tabii bunda Türkiye standartlarında bir sürü para vererek çocuğun ayaklarına getirecebileceğimiz imkanların katkısı büyüktü. Bu aktiviteleri yöneden bir koç var ama bür sürü genç yardımcısı ile birlikte. Ortaokuldan, liseden, üniversiteden bir sürü gönüllü genç yardımcı koçluk yapıyordu. Bazı haftalarda Meryem'le aynı anda ilgilenen iki koç olduğu bile olmuştu. Ne büyük bir lüks değil mi? Her çocuğun eline bir basketbol top veriyorlar. Çocuklar sıranın kendilerine gelmesi için beklemek durumunda değiller yani.




Ayrıca her hafta aktiviteler çeşitleniyor ve içerisine mutlaka eğlenceli bir şeyler oluyor. Bir hafta yardımcı koçlar köpek balıkları oldular çocuklar topları sürüyerek koçlardan kaçırmaya çalıştı. Başka bir hafta topları sürürken diğer coçukların üzerine yapışkan bantlar yapıştırdılar. Bu hafta gruplar halinde en çok basketi kim atacak diyerek yarış yaptılar. Yani hem eğleniyorlar hem de bir şeyler öğreniyorlardı.


Meryem'in utangaçlığı bu etkinlik sırasında da kendisini gösteriyordu. Spor salonuna girince ilk başta o kalabalık içersinde elimi bırakmakta zorlanıyor genelde. Onu neredeyse arkasından itmek zorunda kalıyorum. Bir eş bulması gerektiğinde öyle ne yapacağını bulamadan öylesine bir dolanıyor başta. Sonra yardımcı koçlardan birisinin desteği ile veya bir arkadaşının yardımı ile daha rahat hareket etmeye başlıyor. Neyse ki bu etkinliğe okulundan bir sürü çocuk katılıyor.

Ben bütün bunları seyrederken ne kadar güzel bir yerde oturduğumuzu düşündüm. Bu sene büyük bir ihtimalle buradaki son senemiz ve geleceğin belirsizliğine karşı bir sıkıntı duymaktan kendimi alamıyorum. Meryem'in okulundan, öğretmeninden ve burada bize çok az fiyat karşılığı sunulan imkanlardan o kadar mutluyum ki umarım yeni evimiz ve çevremiz bize buna benzer imkanları hatta fazlasını da beraberinde getirir.

Pembe Günü

Bu Cumartesi ailecek Michigan State-Minnesota jimnastik karşılaşmasını izlemeye gittik. Bu haftaki karşılaşma meme kanserine karşı farkındalık karşılaşması olarak ilan edilmişti. Eğer pembe giyersek biz de bu kampanyaya destek vermiş olacak ve içeri bilet satın almadan girebilecektik. Hepimiz kıyafet dolabımızdan pembe birşeyler bularak üzerimize geçirdik. Bu iş en çok Meryem için kolaydı. Hiç bir özel çaba sarfetmeden baştan ayağa tamamen pembe olmuştu. Bilge'nin ise değil pembe pembeye yakın hiçbirşeyi yoktu. Mecburen ona Meryem'in bluzlerinden birisini giydirdik. Pembeler içinde pek de sevimli olmuştu.

Karşılaşma öncesinde patlamış mısır aldık ve yerimize oturduk. Bir süre sonra Atahan'lar da geldi. Karşılaşmada takımlar farklı alanlarda becerilerini gösteriyorlardı. Her takım üyesinin aynı hareket dizisini yapmasını gerekiyordu. Belli bir süre sonra tekrarlar sıkıcı geldiyse de bir şekilde karşılaşmanın sonuna kadar kalabilmeyi başardık. Ancak bu kısa aktivite çocukların ev için daha çok enerji depolamalarına sebep olmuştu. Eve geldiklerinde tam gaz oyuna başladılar ve o akşam yatağa göndermek hiç öyle kolay olmadı.