27 Şubat 2013 Çarşamba

Anne Sıcaklığı

Bugün sabah matematik dersinde hocayı dinlerken koridordan bir çocuk sesi geldiğini farkettim. Bir yandan dersi takip etmeye çalışıyor bir yandan da koridoru takip ediyordum. Sıyahi bir çocuk annesinin yanında neşeli neşeli gidiyordu. Kalbimi bir sıcaklık kapladı. İçim aydınlandı. O çocuk benim kendi çocuklarıma olan sevgimi bana hatırlattı. Annelik böyle birşey sanırım. Her çocukta kendi çocuğuna ait birşeyler bulman ve her onları düşündüğünde içinin kıpır kıpır olması.

26 Şubat 2013 Salı

Kardan Adamın Şapkası

Pazar akşam üzeri dışarıda hep beraber kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra evimizin önündeki donmuş gölün üzerinde biraz kar oynadık. Kara dokununca çok güzel birbirine yapıştığını farkettim. Hazır böyle bir karı bulmuşken bu fırsatı değerlendirelim istedim. Meryem ile kardan adam yapmak için bize güzel bir fırsattı.

Meryem bu durumdan çok mutlu oldu. Bir şeyler yapmak veya inşa etmek Meryem'in en sevdiği aktiviteler arasında. Kardan adamın vücüdunu oluşturacak kartopunu hem büyütüyor hem de dans ediyordu. Kendi ile gurur duyduğu her halinden belliydi. Kardan adamımızın gövdesini ve başını yaptık. Meryem gövdesinin üzerine başını koymadan önce gövde kısmının üzerine biraz daha kar ekledi ve bana artık başını koyabileceğimizi söyledi. Bu konuda tecrübeli olduğu her halinden belliydi. Okulda öğretmenleri ile birkaç defa kardan adam yapmışlardı sanırım. Başını yerleştirdikten sonra etraftan bulduğumuz çöp parçaları ile kollarını, ağzını, burnunu, gözlerini ve kulaklarını yaptık.

Kardan adamımız daha şirin görünsün diye ben kafamdaki pembe şapkamı çıkardım ve kardan adama taktım. Meryem'in hoşuna gideceğini düşünmüştüm ama Meryem kardan adamımızın ne kadar sevimli olduğunu düşünmek yerine benim şapkam için endişelenmeye başladı. "Ama şapkanı birisi alır, burada bırakmayalım" şeklinde itiraz etmeye başladı. Şapkama birşey olmayacağına az çok ikna oldukan sonra kardan adama güle güle diyerek eve gittik.

Hava kararmaya başlamıştı. Dışarıda dolunay vardı. Meryem ile dolunaya bakmak için pencereye gittik ancak Meryem'in bakışları ister istemez kardan adama kaydı. Şapkamın yerinde olduğunu görünce biraz rahatlamıştı. Ara ara kardan adamı kontrol ediyordu şapkam hala yerinde mi diye. Hava iyice kararınca endişeli bir sesle "anne, şapkan yok!" diyerek yanıma geldi. Ben ona havanın karardığı için şapkamı göremeyeceğimizi ama şapkamın hala orada olduğunu söyledim. Kardan adamın şapkasının bu kadar sorun olacağını hiç düşünmemiştim. Meryem'in kendi eşyalarımıza sahip çıkmasını seviyorum ama keşke aynı özeni evin içerisinde de gösterse diyemeden kendimi alamıyorum.

Bilge'nin Yeni Kelimeleri

Dün Bilge'yi almaya gittiğimde sınıfındaki yardımcı öğretmen her zamanki gibi çok aktif olduğunu ve bircok da kelime kullanmaya basladığını söyledi. Ben biraz sasirdim. Yani Bilge'den arada tek tuk birseyler duyuyoruz ama tam olarak onun kelimeleri bilinçli kullanıp kullanmadığından emin olmamıyorduk. Ogretmeni "water" yani su ve "all done" kesinlikle kullandığı kelimeler deyince açıkcası biraz saşırdım. Evde Meryem ile bir oyuncak üzerine kavga ederken "me" yani benim demeye çalıştığını biliyorum. Anni ve meme de kullandığı kelimeler arasında. Oğlumun kelimelerinin arttığını duymak beni çok mutlu etti. İşin ilginç yanı ise lavabonun başında elinde diş fırçası ile su ile oynarken onu ne kadar oradan çekmeye çalıştıysam itiraz ediyordu ama dün "all done" deyince bıçakla kesilmiş gibi bıraktı. Eğitimin gücü diye buna diyorlar sanırım.

25 Şubat 2013 Pazartesi

Biz Babaannenin Evinde Yaşayalım

Meryem ile bu kış yaptığımız bir aylık Türkiye yolculuğu ona hayatımız ve ailelerimiz hakkında hızlandırılmış bir bilgilendirme yolculuğu olmasının yanında bir çok yeni soruyu da beraber getirdi. Kendi hayalinde kurduğu oyunların bir parçasında Türkiye yolculuğu var. Bir kaç sevdiği bluzunu, pantolonunu ve oyuncağını bir seleye koyuyor ve hayali uçağına biniyor. Uçağa binmeden yolculuğun uzun süreceğini ve birkaç uçak değiştireceğimizi söylemeyi unutmuyor. Yolculuğumuzun birincil amacı babaanneyi görmek.

-Babaanneyi görmek istiyor musun [Anne rolünde ve hayali Meryem ile konuşuyor]? Türkiye'ye gidiyoruz ve onu göreceğiz.

Film seyrederken filmde birisinin valizini hazırladığını veya uçağa bindiğini görünce "anne, onlar Türkiye'ye mi gidiyorlar?" diye soruyor. Kolaysa herkesin Türkiye'sinin farklı olduğunu açıkla.
Bu sabah evimizde aramızda geçen kısa bir İngilizce konuşmadan sonra "anne, biz şimdi ingilizce konuşuyoruz" dedi. Ben "evet İngilizce konuştuk ama biz normalde Türkçe konuşuyoruz çünkü baba ile ben Türkiye'de doğduk" dedim. Aslında benim bu cevabım cevap olmaktan çok birçok soruyu beraberinde getirdi. O halde biz neden burada yaşıyoruz? Neden iki dili birlikte konuşuyoruz? Neden bizim ailelerimiz, sevdiklerimiz Türkiye'de yaşıyor? vs. Tabii Meryem bunların hepsini dillendirmedi ama ben onun yüzündeki soru işaretinden ve sonraki "niye" içeren sorularından bu ve benzeri dile getiremediği bir sürü sorusu olduğunu anladım.

"Anne, Türkiye'ye gidelim ve biz babaannenin evinde yaşayalım" dedi. Türkiye'de kendi evimiz olmadığını biliyor ve bize kendi aklınca Türkiye'de yaşayacak bir ortam hazırlamaya çalışıyor. Bunun üzerine ben "kızım, biz babaannenin evinde misafiriz kendi evimizi özleriz o zaman" dedim. Bana verdiği cevap Türkiye seyahatinin bir numaralı sebebini netleştirdi:

- O zaman babaanne buraya gelsin ve burada uyusun. Hiç gelmiyor buraya ve ben onu özlüyorum.

Meryem iki anavatanı olan çocuklardan. Her zaman birini diğerine tercih etmesi konusunda onu zorlayacak nedenlerle karşılaşacak ve zaman zaman ikilemlere düşecek. Türkiye şu an için 1-0 önde görünüyor; çünkü orada "babaanne var".

Dans Ediyoruz

Meryem küçükken birlikte yapmayı ençok sevdiğimiz aile aktivitemiz hep beraber dansetmekti. Emre'nin seçtiği video kliplerden Meryem'in sevdiklerini açar ya hep beraber dans eder ya da onun dans edişini keyifle izlerdik. Meryem bebekken Queen "we will rock you", Bon Jovi "It is My Life", Britney Spears "Opps I did It again" ve Kathy Perry "Hot and Cold" en favorileri arasındaydı. Emre ve ben hiç kimsenin bizi görmediğinin verdiği güvenle Meryem ile çılgınca dansederdik. Şimdi bu danslarımıza Bilge de dahil oldu. Herhangi bir müzik benzeri bir melodide kollar yukarı kalkıyor, sol ayağının yere vurarak dans ediyor. Yalan Dünya dizisi bizim yemek sırası veya sonrasında 10-15 dakika kadar seyrettiğimiz bir dizi. O dizinin jeneriği başlar başlamaz ikisi de televizyonun önüne geçiyor ve müzik bitinceye kadar dans ediyorlar. Şu anda en büyük problemimiz eğer ben onlarla dans etmeye kalkarsam kiminle dans edeceğim. Meryem benim elimden tutarak dans ederken dönmek istiyor. Bilge ise benim onun elini tutarak ya onu döndürmemi ya da onunla birlikte zıplamamı istiyor. Bu durumda ben ya Emre'yi çağırıyorum ya da ortamdan kaybolmaya çalışıyorum.

Minik Muzurluklar

Bilge her geçen gün büyüyor. Bir yandan bebek yumuşaklığının tadını çıkarmaya çalışıyorum bir yandan da minik aklını yetirdiği şeyleri keyifle gözlemliyorum.

Uyku zamanı öncesi rutinin farkında. Önce bir veya bir kaç kitap. Sonra ışıklar sönüyor ve ben onların üzerlerini örtüp ya bir ninni söylüyorum veya uyumalarını bekliyorum. İşte bu ışıkları söndürüp üzerlerini örttüğüm sırada muzur Bilge devreye giriyor. Uyku vakti olduğunu biliyor ve hemen uykuya dalmak istemediği için yorganı yüzüne kadar çekiyor ve "ceeee". Meryem bunu istiyor zaten. Bu sefer Meryem de ona katılmaya başlıyor ve bir süre odada bu oyun eşliğinde kahkahalar yükseliyor. Beş dakika kadar bu oyunu oynamalarına izin veriyorum. Ben "hadi o zaman kendiniz uyuyun, ben gidiyorum" diyorum bu sefer ikisi de hemen yataklarına dönüyorlar. Bilge'nin o sırada yatağının içine girişi çok komik. Bana gitme der gibi gözlerle bakıyor ama bir yandan da aslında daha uyumaya niyetim yok bakışı içeriyor. Ben tekrardan yataklarının bir köşesine oturuyorum. Bilge yavaş yavaş Meryem'in yatağının oraya doğru gidiyor ve onun yatağına çıkarak Meryem ile güreşme sarılma arası bir oyun oynuyor. Bir beş dakika daha...Ben tekrar gayet ciddi bir şekilde herkes yatsın artık deyince bu sefer yatağın en köşesine kafasını gömüyor, bir süre öyle duruyor. Ben oh sonunda uyuyacaklar derken bir süre sonra bakıyorum Bilge'den komik sesler geliyor. Sonra olanca sevimliliği ile bana ve Meryem'e bir bakış atıp tekrar kendini saklıyor. Artı beş dakika daha. En son onları odada bırakıp hadi bakalım kendi başınıza uyuyun diye odadan çıkıyorum ve odanın kapısını kapatıyorum. Her nasıl olduysa o kapı açılıyor  [Bilge'nin o kapıyı açma ihtimali yok, Meryem ise hep kendisinin açmadığını söylüyor] ve Bilge peşimden yüzünde o muzur gülümsemesi ile geliyor ve salonda koltuğun üzerinde dizime yatıyor. İkisi de biliyor ki ben onları geri yataklarına götüreceğim ve onlar uyuyasıya kadar başlarında bekleyeceğim ve böyle de oluyor.

Ben dışarı çıkma hazırlığı yaparken hemen bana kendi paltosu ve ayakkabısını getiriyor ve elimi tutup bırakmıyor. Ben de seninle geleceğim beni burada bırakma demeye çalışıyor ama maalesef her zaman onu yanımda götüremiyorum.

Meryem bana sarılmış birlikte yatıyoruz. Bilge geliyor yavaş yavaş araya giriyor ve bir bakıyoruz Meryem dışarıda kalmış ve Bilge benim yanımdaki yerini sağlamlaştırmış. Meryem bu duruma sinir oluyor tabii. Minik farelerin en dar deliklerden sızıp kendilerine bir yer bulmaları gibi Bilge kendi yerini yapıyor.

Biz televizyon seyrederken onunla ilgilenmemizi istiyorsa televizyonun sesini kapatıyor ve sonra bize muzur muzur bakıyor.



19 Şubat 2013 Salı

Erkeklere Babalık Rolü

Meryem ile film seyrederken onun ilişki analizlerini dinlemek çok keyifli oluyor.
Bu neden üzgün [eğer tatmin edici bir cevap alamazsa hemen arkasından bir kaç kere tekrarlanan], niye ki?
Niye arkadaşları onu yalnız bırakmış?
Neden kızmış?
Annesi nerde, babası nerde?

Filmlerde bayan karakterlerin yanındaki erkek karakterler ise hep "baba" rolünde.

İlk başlarda Meryem'in fımlerdeki "baba" içerikli sorularına çok anlam veremiyordum.
Bir bayan karakter var ve üzgün bir önceki sahnede ise yanında erkek arkadaşı var. Babası nerde diye sorunca ben gerçekten babasını kastettiğini düşünüyordum ve ona göre sorusunu cevaplamaya çalışıyordum ve Meryem bana inatla tekrar aynı soruyu soruyordu. Bu şekilde başarısız olan birkaç konuşmamızdan sonra ben onun aslında babasını sorarken fılmdeki erkek karakteri kastettiğini farkettim.

Meryem'in bu genellemesini gerçekten yaşadığımız başka bir olayla kesinleştirmiş oldum. Arabayla giderken bizim yan apartmandan 17-18 yaşlarında bir kız tek başına yürüyordu. Biz o kızı genellikle bizim alt komşu (orta yaşlarda-erkek) ile birlikte görmeye alışığız. Meryem'in ilk sorusu yine hemen "anne, babası nerede?" oldu.

Filmde bir arada uyuyan çiftler için de aynı durum. Babası şimdi gidecek mi türünden kız ve erkek arasındaki ilişkileri baba-kız ilişkisine indirgeme durumu. Sanırım zamanla kız-erkek rolleri onun için çeşitlenecek ama şu anda biz bu durumdan çok şikayetçi değiliz. Bize cevaplanacak daha az soru bırakıyor.

13 Şubat 2013 Çarşamba

Patatesin İçinde Şeker Var mı?

Dün yemek sofrasında Meryem sevdiği yemekleri kendi kendine tekrar ediyor bunu yaparken de bizim sağlıklı ve sağlıksız olarak nitelendirdiğimiz yiyecekleri hatırlamaya çalışıyordu. Dünkü menümüz: tavuk ızgara, pilav, marul salatası ve yoğurt. Meryem bir yandan yemeğini yiyor bir yandan da her bir yediğini tek tek göstererek "bunu seviyorum...yami" yani "çok lezzetli" diyordu.  Yeşillikler ve sebze konusunda Meryem ile uzun bır süredir uğraştığımız için marul salatasını yerken özellikle bana ve Emre'ye gösteriyordu.
Masa üzerinde olan yemeklerden memnundu, ayrıca hepimiz onların sağlıklı olduğu konusunda hemfikirdik. Aklına masada olmayanlar geldi. Çok şeker yemenin sağlıksız olduğunu, içerisinde şeker bulunan yiyeceklerden çok fazla yerse ileride sağlığına zararlı olacağını artık ne kadar söylediysek kendi kendine "ben şeker yemiyorum, şeker iyi değil" diyordu. Bunu söylerken aklına birden çok sevdiği diğer bir yemek olan patates kızartması geldi. "Anne, patatesin içerisinde şeker var mı?". Ben şaşkın bir şekilde "yani aslında yok" diyebildim. "Patates şeker değil, patates yeyince büyürüz değil mi" sorusuna şimdi ben nasıl hayır deyim?

6 Şubat 2013 Çarşamba

Herkes Kendi Yataginda Uyusun

Bu hafta başından berı aldığımız bir kararı uygulamaya çalışıyoruz evde. Tek istediğimiz sadece herkesin kendi yatağında uyuması. Bu kararımızı Meryem ile paylaşınca ilk tepkisi "hayır, ben öyle karar vermedim" oldu. Tabii aslında onun kararını hesaba katacak olursak haklı. Karar veren o değil biziz bu durumda. Bu sebeple ona bizim yatağımızda uyuyup uyuyamıyacağı konusunda kararı sadece bizim verebileceğimizi söyledim. Ona kendi yatağı ve kendi odası ile ilgili karar verebileceğini ama bize ait olan şeyler ile ilgili karar veremeyeğini söyledim.

Meryem'i konuşarak ikna edebilme ihtimalimiz var ama bu konuda Bilgi için aynı şey söz konusu olamıyor maalesef. Bilge bu kararı uygulamaya koyduğumuzda beridir gece saat başı kalkıyor desem yeridir. Ben de gecenin sonuna doğru pes etmiş bir şekilde onun yanında uyuyakalıyorum. Yani "herkes kendi yatağında uyusun" kararı şu an için benim için geçerli olamıyor. Bütün bir gece boyunca kendi yatağımda uyuyabileceğim günlerin çok uzakta olmadığı umudu da bana teselli olarak kalıyor.

5 Şubat 2013 Salı

Kucak, Kucak, Kucak

İki gün önce Meryem biraz babasının odasında vakit geçirdi. Bir süre sonra yanımıza gelince Bilge sanki Meryem'i günlerdir görmüyormuş gibi hemen yanına gitti ve ona sarıldı. 2-3 dakika öylece kaldı. Meryem önce ne olduğunu şaşırdı ama sonra bu durum hoşuna gitti. Meryem, Bilge'nin kendisine karşı olan sevgisini somut olarak göstermesinden çok hoşlanmıştı.  Bu durumu daha sonrasında çok eğlendikleri bir oyuna dönüştürdüler. Meryem Bilge'ye "kucak, kucak, kucak" diyor Bilge de koşarak ona geliyor ve sarılıyor. Sonra Meryem kaçıyor Bilge kovalıyor, Bilge kaçıyor Meryem kovalıyor. Yakalanınca da bir güzel birbirlerine sarılıyorlar. Bu oyun sırasında birbrilerine sevgi ile sarılmalarını izlemenin yanında neşe ile yükselen kahkalarını dinlemek bir ayrı güzel.

Onlar böyle oynarken Emre ile ben birbirimize aynı şeyi düşündüğümüzü anlatan bir ifade ile bakıyoruz: "İnsanın bir kardeşinin olması paha biçilemez."

4 Şubat 2013 Pazartesi

Yaşlılık üzerine düşünceler

Meryem: Anne dışarıda bir sürü kötü, yürüyemeyen yaşlı adam var. Onlar çok korkunç, ben onları sevmiyorum.
Ben: ama kızım zamanı gelince baban ve ben de yaşlanacağım.
Meryem: Niye ki?
Ben: Çünkü hayat böyle. Sen büyüyeceksin, biz de yaşlanacağız.
Meryem: ama o kötü [Yaşlılık halini kastediyor]. Hem ben hep seni isterim [Büyüklerin annelerinin yanında yaşamadıklarını kastediyor]
Ben: Kızım ama sen o zaman kendi başına yetebileceksin. Hatta biz sana diyeceğiz ki Meryem biz seni özledik bizim yanımıza gel ve sen çok istemeyeceksin.
Meryem: Hayır, siz yaşlı olmayın. Ben büyüyüm siz de büyüyün.