14 Kasım 2018 Çarşamba

Kot Pantolon

Benim çocuklarımın hiçbir zaman çok süslü kıyafetlerde gözü olmadı. İki tane kız çocuğum var ama bir gün bile bana saçlarını süslü tokalarla toplayıp okula göndermenin zevkini yaşatmadılar. Elif biraz olsun elbise giymeyi ve süslü tokaları seviyor ama onda da zaman sınırı var. Tahammül sınırı en fazla 10 dakika. O süreç içerisinde bir şekilde fotoğrafını çekebildiysem ne mutlu bana. Sonrasında onu o halde bulabilmek ne mümkün. Ee tabii saçlar toplanmadığı için dağınık duracağına kısacık kestirmek en kolay çözüm oluyor. Meryem de Elif de kısa saçlı. Onların saç uzatabilmesi için tek şartım saçlarını toplamama izin vermeleri. Onlar da biliyorlar kendilerini ve bir şekilde kısa saça devam ediyoruz. Süslü elbiselerden geçtim biraz olsun ciddi görünen kıyafetlere geçiş yapmak bile benim için büyük bir aşama. Ve dün bizim ailemizde bir basamak atladığımızın göstergesi. Meryem sonunda kot pantolon giymeyi kabul etti. Yazı şortla idare ediyorduk da kışlar gerçekten çok zor oluyordu. Hep tayt hep tayt bir yere kadar. Salaş durmaları mı desem yeteri kadar kalın olmamaları mı hep içim sızlayarak Meryem'i okula gönderiyordum. Geçen gün mağazaların birisinde tam Meryem'lik yumuşak kotlardan bulabildim sonunda. Daha önce birkaç yumuşak kot denememiz olmuştu ama hep şikayet edecek bir neden bulmuştu. Şimdi severek giyiyor yeni pantolonlarını. Aman nazar değmesin. Bir adet siyah bir adet koyu mavi aldım. Çok da yakıştı bence.


Özgüven

Bilge özgüveni yüksek bir çocuk ancak bu özgüven boş bir özgüven değil. Ne yapabilir ne kadar yapabilir farkında. Hatta benim bazen biraz fazla dolu teşvik sözlerime verdiği cevaplarında eklediği "ama"lar ile beni şaşırtıyor. Geçen gün yine Elif ile oyun oynarken, Elif'in oyununu bozmasına biraz sabırlı biraz tepkili karşılık vermelerini sessizce izliyorum. Yeni aldığımız magnetik bloklar tabii ki çok revaçta. Elif kocaman bir kule yaptı ve Elif bir dokunuşla yıktı. Ben yanına gelip ona ne kadar iyi bir büyük abi olduğunu söyledim. Elif'e karşı sabırla yaklaşıp ve onu bir şekilde oyuna dahil etmeye çalıştığının altını çizdim. Tabii burada ben bu davranışı pekiştirmek amacı ile öyle bir yorumda bulunmuştum. Bana hemen "arada karnına dokunuyorum ama" diye cevap verdi. Ben o karnına dokunuşların anlamını çok iyi biliyorum tabii. Elif'in mutfağa ağlayarak geldiği zamanlar o zamanlar. Karnına hafiften bir yumruk yemiş olarak. O durumlarda Bilge'yi de anlıyorum sabretmeye çalışıyor ve bir şekilde patlıyor. Ama benim amacım büyük abi olarak öyle durumlarda Elif ile daha pozitif şekillerde başa çıkabileceğini göstermek ve örneklendirebilmekti.

Bu sahip olduğu özgüven onun birçok ortama rahatça girebilmesini sağlıyor. Ona kendi fikirlerini güzelce savunabilme cesareti veriyor. Bir sınıf aktivitesi sırasında öğretmeninin şu çektiği fotoğraf bu özgüveni çok güzel belgeliyor.



Bir grup çalışması sırasında bir hikayeye ait temel düşünce ve detayları belirlemeye çalışıyorlar. Bizimkisi almış bütün kartları önüne sesli bir şekilde başına topladığı arkadaşlarına okuyor.

13 Kasım 2018 Salı

Bilge 7 Yas, Meryem 9 Yas ve Elif 3 Yas

Zaman ne kadar geçiyor ve bu geçen zaman içerisinde yaşadıklarımız geçmişte bir anı olarak kalıyor eğer bir yerlere kısa notlar düşmediysek. Şimdi onu düşünüyorum şu son birkaç geçen senede ne kadar çok sey yaşadık ve hemen hemen hepsi uçtu gitti. Tek sebebi ise benim bu anıları yazmayı daha büyük zamanlara sığdırma isteğim. Ama yok öyle büyük zamanlar günlük koşuşturmaca içerisinde. O yüzden anılar elimizden uçup gitmeden iki satır not düşebilmek gerekiyor. Canım çocuklarım büyüyorlar. Bazen bizi hiç beklemediğimiz şekilde zorlayarak, kaygılar, korkular, minik minik mutluluklar ve hiç bitmeyen enerjileri ile günlerimizi dolu dolu yaşamamızın en güzel vesilesi olarak büyüyorlar. Koca bir yıl bir kaç paragrafta özetlenemez tabii ama her zaman için bir kaç kısa cümle hiç birşey olmamasından iyidir.

Meryem 9 Yaşında
Benim minik sincabım ne zaman 9 yaşına geldi anlamadım. Bazen hala onu 2. sınıf gibi düşünüyorum sonra kendime hatırlatıyorum saçmalama Meryem artık 4. sınıf diye. Kızım tabii ki bir çok açıdan bizi gururlandırıyor ama birçok engeli birlikte tanımak ve bir çözüm bulmaya çalışmak da bu büyümenin bir parçası sanırım. Çocuklar büyüdükçe arkadaş ilişkileri daha bir karmaşık hal alıyor. Sosyal olarak birbirine üstünlük taslamalar, kendini ispat etme çabaları ve kendini bir birey olarak tanımlamaya çalışırken aynı zamanda bu bireyi başkalarına tanıtma ve gösterme isteği baskın olarak ortaya çıkıyor. Meryem kafasında bir sürü sosyal çözümlemeler yapıyor. Bunların bir kısmını bizimle paylaşıyor bir çoğunu bilemiyoruz maalesef.  Ya çok yaralayıcı olanları ya da onu mutlu edenleri duyabiliyoruz çoğunlukla. İnsan istiyor ki bütün yaşadığı içsel fırtınalara karşın sapasağlam ve güvenli dursun. Kendinden ve sahip olduğu özelliklerden hiç bir zaman şüpheye düşmeden istediklerini özgürce ifade edebilsin. Tabii ki özgüven durağan bir kavram değil ve Meryem'in özgüveni ortama göre değişkenlik gösteriyor. Meryem için beni en çok endişenlendiren şey enerjisini insan ilişkilerinden ve kendi içinde kendisi için tanımladığı yeterlilik ve başarı duygusundan alıyor alması. Neyseki kitapları ve kitap okumayı çok seviyor. Yalnız kaldığında en büyük sığınağı onu başka başka dünyalara götüren kitapları oluyor.

Her zamanki gibi hala çok güzel bir gözlemci. Sessiz, pek karışmıyor ama içinde birikitiriyor gözlemlediklerini. Ben bu gözlemlerinı bazen böyle bilmiş bilmiş yorumlarında bazen bir sinir patlaması sırasında yaptığı genellemelerinde farkediyorum. Çocuklar insanı hep şasırtıyor tabii. Sanki biri bizi gözetliyor evinde gibisin her daim. İşin kötüsü senin farkında olmadan yaptığın şeylerin sana sert bir eleştiri olarak en sevdiğinden gelmesi. Meryem bu konuda liderlik yapıyor diyebilirim.

Eskisi kadar doğa yürüyüşlerine çok çıkmıyoruz çünkü arkadaşları ile vakit geçirmek daha çok hoşuna gidiyor. Arkadaşın aileden daha ön sıralara geçtiği dönemlerdeyiz. Varsa yoksa arkadaşı olsun istiyor yanında. Ya Viola bize geliyor ya Meryem onlara. Haftasonları çoğunlukla Vincent.


Okulda akademik olarak hala kendini tanıma sürecinde kızım. Matematik benliği en sağlamı. Tabii ki anneden gelen avantaj olarak düzenli bir matematik programımız var. Başarınca seviyor ama hala zorlanmayı sevmiyor. Okulda matematik düzeyinde en iyilerden olsa da hala benim istediğim sorgulama, sebep-sonuç ilişkisi içerisinde düşünme düzeyinde değil. Bu biraz benden de kaynaklanıyor. Ona düşünmesi için gerekli zamanı vermek yerine hemen ben atlıyorum peki şöyle nasıl olur diye. Klasik öğretmen hatası. Diğer dersler için kendisinin sorumluluk alması gerektiğini henüz kavrayamadı. Sanırım hep bizim kontrolümüzde ilerlediği için sorumluluk duygusu hala tam olarak gelişmiş değil. O konuda daha alacağımız çok yol var.

Her zaman aktif, heyecanlı ve cesur. Futbola sonunda yeniden başlayabildik. Severek oynuyor ama tabii son birkaç yılın paslanması var üzerinde onu atmaya çalışıyor hala. Evde biraz daha yardımcı. Artık biraz daha net sorumlulukları var. Çamaşır işlerinden be Bilge'ye düzenli kitap okutma işinden o sorumlu. Tabii sürekli hatırlatma gerekiyor. Bazen hatırlatmak yerine ben yapayım diyorum ama sonra düşünüyorum uzun vadedeki faydalarını ve vazgeçiyorum.

9 yaş doğum gününde sevdiği arkadaşlarını çağırdık. Evimizde hem film seyrettiler hem de oynadılar.

Bakalım 10 yaş doğum gününde nasıl bir plan yapacağız.


Elif 3 Yaşında
Benim küçük atom karıncam 3 yaşını doldurdu. Bu bir senede Elif için çok şeyler değişti. Artım bez hayatımızdan tamamen çıktı. Daha bir aktif ve konuşkan olduk. Ve tabii ki daha bir inatçı. Elif için bir sıfat düşünürsem en güzeli Ben Yaparım Elif olur. Herşeyi kendisi yapacak. Biz yapınca çok kızıyoruz öyle böyle değil. Bir de eli çabuk ki ben daha bir şey söylemeden bir bakıyorum o işin içine dalıvermiş. Bu ben yaparım özelliği sadece kendini ispat etme veya bir şeyleri başarma duygusundan kaynaklanmıyor. Aynı zamanda iş bitirici olmasının da etkisi var bu durumda. Ortada katlanacak çamaşır mı var hemen başlıyor katlamaya. Marketten gelen poşetler hemen açıp yerleştirmeye başlıyor. Eskiden evdeki dağınıklıkları toplama konusunda da bu kadar hızlıydı ama Bilge ve Meryem'den gördükleri ile artık dağınıklığa pek karışmıyor.

Eskiye göre daha bir paylaşımcı. Önceden sevdiği bir yiyecek olunca Meryem ve Bilge ile paylaşması için ne diller dökerdim yine de yapmazdı. Şimdi artık paylaşması gerektiğini biliyor. Küçük minik parçalar olsa da kardeşlerinle paylaş dediğimizde itiraz etmiyor artık. Dün elma şekeri aldım. Sadece bir tane aldım o kadar tatlıya ne gerek var diye düşünerek. Bir elma şekeri olunca tabii kim tutacak kavası oldu önce. Elif'in hiç birisine vermeye niyeti yoktu ama sonra anladı ve en çok Elif'in elinde olsa da paylaşarak yemeği başardılar.

Önünde Bilge gibi bir abisi olunca dayanıklı olmak zorunda oluyor. Yaşayarak öğrenme diyoruz buna. Bilge ile yarışıyor, gerekirse kavga ediyor ve bir şekilde onu alt edebiliyor. Tabii ikisinin ağlaması ile sonuçlanan birçok olay yaşadıklarını da söylemem gerekiyor. Evin içinde bisikleti ile bir kaç tur atmaya bayılıyor. Bilge ile Meryem biraz daha sabırlı olsalar onların oyununa dahil olmayı seviyor. Ancak Bilge'nin demesi ile patronluk tasladığı için Elif'i çok uzun süre oyunda tutmayı sevmiyorlar.

Şu aralar en çok taklit oyununu seviyoruz. O anne oluyor ben Elif oluyorum veya o Meryem oluyor ben anne oluyorum. Farklı rolleri kafasında anlanlandırmaya çalışıyor bu taklit oyunları ile.

Sabaha karşı veya gece yarısı yanıma geldiğinde sıcaklığını hissederek uyumayı seviyorum. Ne kadar tüm geceyi yatağında geçirmesi gerektiğini söylesek de yanımda olmadığı gecelerde içten içe onun sıcaklığını özlediğimi hissediyorum.

Canım kızımın üç yaş doğum gününden bir hatıra:


Bilge 7 Yaşında

Bilge demek tutku demek, hayatı tüm duyguları ile hissederek yaşamak demek. O dolu dolu duygular zaman zaman beni epey bir zorluyor. Bu geçtiğimiz sene Bilge için bir sürü öğrenme ile doluydu. Artık okumasını epey bir ilerletti. Yazma konusunda daha bir başarılı. Matematik konusunda öğrenmek istediği kadarını öğrense de bildiklerini çok güzel kullanıyor. Bilge ile en büyük engelim onu bir şeylere ikna etmek oluyor. Bu durum özellikle okula yönelik işlerde epey bir zorluyor beni. Eğer gerekliliğine inanmazsa imkanı yok yapmıyor. Bir de bir inatçı bazen dakikalarca konuşuyorum neden bazı şeyleri yapmamız veya yapmamamız gerektiğine ikna etmek için.

İçten içe Meryem ile yarışıyor, benim Meryem ile fazladan ilgilenmem onu rahatsız ediyor. Eğer Meryem'in zorlandığı bir soruya o hemen cevap veriyorsa değmeyin keyfine. Ama kafasında idealize ettiği bir Meryem var ve biliyorum hedefi Meryem kadar iyi okumak onun kadar iyi matematik yapmak. Meryem eyalet sınav sonuçlarından aldığı madalyalarla eve dönünce evde büyük kıyamet koptu. Neden Meryem'in madalyonu vardı onun yoktu. Daha yaşının küçük olduğunu, zamanı gelince güzelce çalışırsa onun da alacağını söyledik ama öfkesini bir türlü dindiremedik.

Başarıyı çok seviyor. Okulda öğretmenlerinin biraz ileri düzeyde öğrenciler ile yaptığı çalışmaları övünerek anlatıyor. İleriye dönük en sevdiğim özelliği hataları üzerine düşünmesi ve nerde yanlış yaptığını bilmesi. Futbol ve basketbol ikisini de çok seviyor. Gol attığında veya basket, sevinci görülmeye değer. Tam anlamıyla zevk alarak oynuyor.

Bilge ile zorlandığım konularıdan birisi davranışlarının arkasındaki sebeplere inebilmek. Bazen bir bakıyorum garip garip sesler çıkarıyor. Çok rahatsız edici türden. Veya sandalyede otururken arkama geçmiş saçımı karıştırıyor, sırtıma çıkmak istiyor hem de en çok ben birisi ile konuşurken veya birşey yaparken. Garip garip seslerin sebebi ben sıkıldım veya ortamda birşey beni rahatsız ediyor çığlığı aslında. Beni rahatsız etmesinin sebebi ile benimle ilgilen çağrısı. Oğlum bu isteklerini bana doğrudan söylesen olmaz mı diyorum tabii.