27 Mart 2013 Çarşamba

Daha Az Mutlu Daha Az İstekli

Meryem bebekken çok hareketliydi, hiç yerinde duramazdı. Etrafa gülücükler dağıtır ve birlikte bir şey yaparken gözlerinin içi parlardı. Kızımın artık daha az mutlu ve birşeyler yapmaya karşı daha az istekli olduğunu görüyorum. Aktif katılımcı olmak yerine pasif izleyici olmayı tercih ettiğini görmek beni üzüyor. Bunun evde bir türlü sınırlamadığımız televizyon saatleri ile kesinlikle bir ilgisi var. Aksaç yemeği sırasında başlayan ve sonrasında yatma vaktine kadar olan televizyon saatinde tabii ki odasına gidip oyun oynamak yerine bizimle TV izlemeyi tercih ediyor. Televizyon kesinlikle onu pasif izleyici olarak konumlandırıyor. Bunun yanında evin içinde onun ilgisini çekecek bir aktivite ancak bir arada yaptığımız aktiviteler.

Bunlara ek olarka bir süredir burada yaşadığımız için bize kızıyor. Türkiye'ye gitmek istiyor. Bizim bütün ailemiz orada. Anneannesi, teyzesi, kuzenleri, babaannesi, amcası, halasıö dayıları. ve tabii ki en çok babaannesine yakın olmak istiyor. Onu suçlayamam. Burada öyle sahiplenebileceği, kendisini bir parçası olarak hissedebileceği bir çevresi yok. Kendisini yalnız hissediyor. Böyle hissedince mutsuz oluyor ve mutsuz olunca yaptığı tek şey parmağının ağzına götürmek. Bir eli de saçlarını koparmakla meşgul.

Umarım bu durum kısa bir süre içindir. Kızımı bu sık sık tekrarlanan mutsuzluk döngüsünden çıkarabilirim. Tek başına da olsa severek yapabileceği aktivitilere karşı farkındalık kazanır ve heyecanını ve neşesini yeniden kazanabilir.

26 Mart 2013 Salı

Meryem 4 Yaşında

Zaman çok hızlı geçiyor. Kızım dört yaşını dolduruyor. Yüzündeki ifadesi değişiyor, mimikleri oturuyor, kendi tercihlerini, sevdiklerini, sevmediklerini biliyor ve bunu çok güzel ifade edebiliyor.

Canım Kızım, sana şimdi benim gözümden 4 yaşındaki seni anlatacağım.

Öncelikle çok ama çok güzel bir gülümsemen olduğunu söylemeliyim. Çok çabuk canın sıkılabiliyor ama ufacık birşey de seni mutlu edebiliyor ve mutlu olduğunda çok ama çok güzel görünüyorsun.  Sen gülümseyince gözlerinin içi  de gülüyor ve yanaklarındaki gamzeler hemen belirginleşiveriyor. Umarım bu güzel gülümsemen hiç ama hiç kaybolmaz.




Senin için en önemli şey aile diyebilirim. Ne ile oynarsan oyna mutlaka bir anne, bir baba buluyorsun. Tencere tavadan tut da toplara kadar...Televizyonda seyrettiğimiz filmlerde, okuduğumuz kitaplarda eğer üzgün birisi varsa senin ilk sorun "Annesi nerede" oluyor. Bir şekilde o an annesine ihtiyaç duyacağını anlatmaya çalışıyorsun. Akşam bir arada yemek yeme vakitlerimiz senin için çok önemli. Yemek için bir arkadaşımıza gidersek ve eve dönersek sanki günü tamamlanmamış gibi hissediyorsun ve daha evde yemek yememiz gerektiği konusunda ısrarcı oluyorsun. Evcilik oynamaktan hoşlanıyorsun. Bu oyun sırasında beni baba yapıyorsun ve sen anne oluyorsun. son zamanlarda bu rol dağılımı sonrası bana "sen benim kocamsın değil mi" diye sormaya başladın.

Duygusal olarak çok yoğun bir çocuksun. Hatta biraz fazla hassas diyebilirim. Her an incinip, kırılmandan çok korkuyorum ama aynı zamanda hayata karşı güçlü olmanı istiyorum. Bize duyduğun sevgi, neşeli olduğunda coşkun, üzgün olduğunda içe kapanışların hep bu duygu yoğunluğundan oluyor. 

En sevdiğin oyunlardan birisi bir şeyleri bir yerlere taşımak ve bu sırada binbir hayal kurmak. Bu kış Türkiye gezimizden beri birkaç bluzunu, pantolonunu ve sevdiğin bir kaç oyuncağı bir poşete veya seleye koyuyor ve hayali olarka Türkiye'ye gidip geliyorsun. 

Birşeyler inşa etmeyi ve sıraya dizmeyi çok seviyor.  Oyuncaklarını özenle sıraya diziyorsun. Bazen o kadar aynı hizada olmasını istiyorsun ki bu zaman zaman duygusal patlamalara neden olabiliyor. veya pes ediyorsun ve benden rica ediyorsun.

Kelime hazinemiz hala sınırlı senin yaşıtındaki çocuklara göre ama öğrenme hızın ve merakınla bunu kısa zamanda kapatacağını düşünüyorum. Öğretmenlerin kendini İngilizce ifade etmekte çok büyük gelişme katettiğini söylüyorlar.

Harflerin hepsini tanımıyoruz ve en fazla onbire kadar sayabiliyoruz.En sevdiğin renkler pembe ve mor. Herhangi birşeye isim vermek istediğimizde aklına ilk gelen şeyler kalp ve gökkuşağı oluyor. Kalp şeklini çok seviyorsun. Tabii bir de unicornları. Ayrıca her kız çocuğu gibi prensesleri seviyorsun ve kendini kısa bir zaman için de olsa prenses olarak düşünmekten büyük zevk alıyorsun. Ne kadar prenses elbiselerini sevsen de onları çok uzun bir süre üzerinde bulundurmayı sevmiyorsun. Bazen bir bakıyorum üzerinde çok hoş bir elbise, bir elinde oyuncak tabanca, bir elinde araba ve sen arkadaşların ile senin deyiminle ile "püf" oynuyorsun.

Beğendiklerin ve beğenmediklerin konusunda hep çok açıksın. Televizyonda veya yolda gördüğü bir kimseyi giyim tarzı, bakışı, hareketleri artık daha ne varsa ben bunu sevdim ve sevmedim diye ifade ediyorsun. Ben sana ancak tanıdığımız kimseler için sevdim veya sevmedim ifadesini kullanabileceğimizi diğer durumlarda beğendim-beğenmedim diyebileceğimizi söylüyorum.

Şu aralar ayrıca kendi kendine şarkı söylemeyi seviyorsun . Bu şarkılar sırasında sesini iniş çıkışlı kullanmak çok hoşuna gidiyor. Sanırım böyle söyleyince kendini sahnede gibi hissediyorsun. Tabii bir de dans etmek. Hep beraber dans ettiğimiz zamanları çok seviyorsun. Elimi tutup dönmek en çok sevdiğin şey. Sanırım elbise giymeyi isteminin tek sebebi dans ederken eteklerinin uçuştuğunu görmek. Etekleri uçuşmayan elbiseleri sevmiyorsun. ben de öğrendim artık sana elbise bakarken dönerken etekleri uçuşacak mı diye bakıyorum.


Bilrikte kitap okumayı çok seviyorsun. Kitaplar sanki seni alıyor ve başka bir dünyaya götürüyor. En sevdiğin hikayeler zaman zaman değişse de şu aralar Uyuyan Güzel, Çirkin Ördek Yavrusu ve Peter Pan. Peter Pan'ın benim okuduğum versiyonunda karakterler Meryem, Bilge ve Donkwan olduğu için ayrı bir seviyorsun sanırım. Çizgi filmlerden Tom and Jerry en öncelikli tercihin. Dora ve Kayu'yu da seviyorsun Çizgi film karakteri olarak Mini Mouse'u çok seviyorsun. Prenseslerden, en çok sarı saçlı olanını... sanırım adı Ariel. Film olarak Shrek favorin.

Bir arada bir şeyler yemeyi ve bir şeyler yerken film izlemeyi çok seviyorsun. Geçen gün market alışverişimiz dönüşünde hemen benden senin iiçin bir tabak hazırlamamı istedin. Tabağında balık kraker, vanilyalı ve çilekli gofret ve sütlü çikolata vardı. Sonra bana "bu tabağımdakileri yiyene kadar kedi seyredebilir miyim" diye sordun. Bu kadar özenle hazırlandıktan sonra senin bu isteğine nasıl hayır diyebilirdim. Ben de izin verdim.




Tabii bir de bizimle birlikte film seyretmek. Babandan genellikle korkunç film istiyorsun. Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit filmlerini sıkılmadan seyrettiğini söyleyebilirim. Hayvan belgesellerini de çok seviyorsun.Birlikte Bebekler belgeselini iki kere seyrettik.

Kardeşine karşı çok güçlü bir koruma duygusuna sahipsin. İkiniz de birbirinizin yokluğunu hemen anlıyor ve özlüyorsunuz. Tabii kıskançlıklarımız olmuyor değil. Bazen onun sana dokunmasına bire tahammül edemiyorsun. Özellikle uyku vakitlerinde ve yorgun olduğunda hanginizi kucağıma alacağımı şaşırıyorum. Sana haksızlık yapmak istemiyorum ama aynı zamanda Bilge'nin de yaşı gereği ihtiyacı olan sevgi ve korunma duygusundan mahrum kalmasını istemiyorum. Bazen beni şaşırtacak şekilde Bilge'yi düşünüyorsun. gece üzerini örtüyor veya severek yediğin bir tatlıyı onunla paylaşıyorsun.

Yemek konusunda hep inişler çıkışlar yaşıyoruz. Hiç bir zaman çok büyük bir çocuk olamdın. Hep zayıf maksimum %25lerde oldun. ama meyveyi çok seviyorun. Çilek, blueberry, portakal, şeftali ve muz favorilerin. Sebze konusunda hala büyük sorun yaşıyoruz. İtiraz etmeden yediğin tek sebze brokoli. Eti sade olarak pişirdiğimizde severek yiyorsun. Bütün tatlılar senin favorin dieybilirim.

Seninle ilgili en büyük sorunumuz evde tek başına oyun oynamayı sevmiyor olman. dışarıda ise aslında tek başına oynamayı tercih ediyorsun diyebilirim. Diğer çocukların etrafında olması hoşuna gidiyor ama çok fazla bir arada oyandığını görmüyorum. Şu aralar çok yakın bir arkadaşın sanırım yok.  Bu dönem Dongkwan bize çok gelmedi ve bu sizi biraz uzaklaştırdı. Sınıfındaki çocuklarla genelde inişli çıkışlı arkadaşlıkların oluyor. Sınıfında sanırım en sık beraber oynadığın arkadaşın Diego.

Kreşe gitmeyi çok sevmiyorsun. Her sabah kalktığımızda bana bugün okul var mı diye soruyorsun ve evet cevabını alınca "ben istemiyorum, sevmiyorum" diyorsun. akşamları seni almaya gelince ama oradan seni zor uzaklaştırıyorum. Sabahki ruh halinin biraz uykunun açılmamış olması ile ilişkisi var sanırım. Sabahları afyonun gerçekten zor patlıyor. eğer bir gün önceden geç yattıysan zaten hiç yanına yaklaşılmıyor. Her an patlamaya hazır bir bomba gibi oluyorsun. Geceleri en az 11 saat uyumalısın ki seni neşeli uyandıralım. Bu da tabii akşam vaktinde yatmanla alakalı. yatağa girmeninz uyumanız 9-9.30'u buluyor.

Benim minik sincabım, sen benim göz bebeğimsin. Yani yaşın kutlu olsun. İyi doğdun, iyi ki varsın. Seni çok seviyoruz.