29 Ağustos 2016 Pazartesi

Sorumluluk Duygusu

Meryem bu sene ikinci sınıfta. Bir sınıf daha büyümenin getirdiği ilk rahatlık okul otobüsüne artık biz getirip götürmek zorunda değiliz. Okul otobüsü Meryem'i bizim eve doğru dönen yolun başında bırakıp alıyor. Sabahları Meryem kendi çıkıyor, otobüsü tek başına bekliyor. Akşam ise otobüsten indikten sonra doğrudan eve geliyor. Bu değişikliğin bizim hayatımıza katkıları epey büyük oldu. Sabahları Meryem'i otobüse yetişitereceğiz diye koştur koştur yollara dökülmüyoruz. Bu durum Meryem'i de rahatlattı. Kendi çıkış saatine göre kendisini ayarlıyor. Akşamları ise Meryem'in otobüs saatine göre işlerimizi ayarlamak için zorlamıyoruz kendimizi. Meryem otobüsten gelince kendi anahtarı ile kapıyı açıp içeri giriyor. Dolayısı ile bizim günümüz bölünmemiş oluyor.

Artan sorumluluklar sanki Meryem'i daha bir olgunlaştırdı. Önceden ona hatırlatmak zorunda olduğumuz şeyleri şimdi kendiliğinden yapıyor. Sabah kalkar kalmaz yüzünü yıkıyor, üzerini giyiyor. Öğlen yemeğini ve atıştırmalık öğünlerini o bana hatırlatıyor. Bu artan sorumluk duygusunun bizim ailemize olan katkısı ise çok daha fazla. Çünkü Meryem'in sahiplendiği sorumluklar birden Bilge'nin de sorumlulukları olmaya başladı. Geçtğimiz senelerde Bilge'ye üzerini giydirmek için ne kadar da uğraşırdık. Evden kendimizi dışarıya atasıya kadar akla karayı seçerdik. Meryem'i örnek alan Bilge hazır ve nazır bir şekilde kahvaltı masasında yerini alıyor. Çocuklarımızın artan sorumluluk duyguları ile sabahlarımız daha az telaşlı geçiyor artık.

Bu güzel gelişmelerle birlikte içimi kaplayan gurur duygusunu ise tarif bile edemem.

8 Ağustos 2016 Pazartesi

Yeni Okul Yeni Endişeler

Uzun bir yaz molasından sonra bugün Elif ve Bilge için okulun ilk günü idi. Sabah geçtiğimiz diğer günlere göre daha erken kalktık. Saat 7:30'da çocuklar ayakta idi. Kahvaltı falan derken evden çıkmamız 8:30'u buldu. Bilge ve Meryem'i bize 10 dakika kadar uzaklıkta olan Rainbow çocuk kreşine yazdırdık. Burası Elif için zorunlu bir seçim yeri oldu. Elif'i bizim okulun kreşine göndermek istiyordum ancak 15 Ağustos haftası kreşin kapalı olması beni böyle bir son dakika seçimine yöneltti.
Bilge daha önce sınıfını görmüştü ve yeni okulu için heyecanlıydı. Bir emin olamama durumu gözlerine yansımıştı ama uzun bir tatil sonrası sanki bir okul ortamını özlemiş gibiydi. Elif ise hiç ama hiç hazır değildi. Sınıfını, öğretmenlerini daha önceden görme fırsatı olmamıştı. Ayrıcı iki aydır yanımızda olması bu durumu iyice zorlaştırmıştı. Bırakınca çok ağladı. Hem de içini çeke çeke. Biz de içten derin bir "off "çektik ne yapacağımızı bilememenin sıkıntısı ile. Öğlen kreşi aradığımda Elif'in çok mutlu olduğundan, nasıl ortama adapte olduğundan bahsettiler. Bunu ispat etmek için de bir fotoğraf yollamışlardı. Gönderdikleri fotoğrafta Elif'in mutlu yüzünü görmeyi beklerken canım kızımın ağlamaktan buğulanmış gözleri ve şaşkın bakışı ile karşılaşınca daha bir kötü oldum.


Bu günler geçecektir ve Elif biraz daha olsun daha az üzülecektir diye umut ediyorum. Ama hala Elif'i bu kreşe göndermekle ne kadar doğru yaptık onu bilemiyorum. Öğretmenlerinin SCDC'deki Miss Stacey gibi olmasını tabii ki bekleyemem ama birazcık sevgi, ilgi ve çocuğumu anlasınlar istiyorum, çok mu?