5 Eylül 2014 Cuma

Okul Başladı!

Bu Salı günü ilk ve orta öğretim kurumları eğitim-öğretim yılına başladı. Bu yıl ve bundan sonraki yıllar boyunca bu bizim hayatımızda önemli bir gün olacak. Meryem de artık bir okullu. Salı günü Emre, ben ve Meryem, Meryem'in okuluna gittik. Öğrenciler için yumuşak bir başlangıç planlamışlardı. Bu ilk gün çocuklar için yarım gün  anne babalar içinse bir tanıtım günüydü.

Bir gün önceden saati kurduk. Meryem çantasını düzenledi. Giyeceği kıyafete karar verdi ve hemen benim söylediğim saatte yatağa girdi. Heyecanlıydı. Öğretmenini, arkadaşlarını, sınıfını çok merak ediyordu. Biraz endişeliydi aynı zamanda. Ya sınıfımı tek başıma bulamazsam, hangi otobüse bineceğimi nereden bileceğim gibi bir sürü sorusu vardı. Meryem Teddy Bear sınıfındaydı ve öğretmeni Mrs. Schmidt idi. Haftasonu Atahan Yunuslar sınıfında olduğunu öğrendik. Atahan'ın sınıf ismi Meryem'in daha çok hoşuna gitmişti. Acaba onun sınıfı Yunuslarla mı süslenmiştir diye sormadan edemedi.

Oyuncak ayılar sınıfımıza girdiğimizde oyuncak ayı temasının sınıfa hakim olduğunu gördük. Meryem diğer çocukların yanında yerini aldı. Biz ise geride anne ve babaların yanında. Meryem öğretmenini dinliyor ve katılması gerektiği yerde katılıyordu. Ama bazı diğer çocuklar gibi ekstradan söz alıp sorular sormuyor veya yorum yapmıyordu. Öğretmen bazı sınıf kurallarından bahsetti. Sonra çocuklardan kendi isimlerini akıllı tahta üzerinde (veya Meryem'in deyimi ile büyük bilgisayar üzerinde) boyamalarını istedi. Bu aktivite sonrasında öğretmenlerinin verdiği kız veya erkek resimlerini boyayarak mini bir grafik çalışması yaptılar. Meryem bu kız çocuğunu boyama işini sevmişti. Okuldaki aktiviteler bitince fazladan iki tane daha boyadı.

Boyama aktivitesinden sonra okulu gezdik. Öğretmen bize teker teker bilgisayar, resim, beden eğitimi sınıfları ve kütüphaneyi gösterdi. Dönüşümlü olarak saat 11 ve 12 arasında bu aktivite sınıflarında olacaklardı.


En son yemekhaneye geldik.


Meryem diğer cocuklarla birlikte sıraya geçerek atıştırmalık olarak verdikleri krakerden aldı ve kendi sınıfına ayrılan masaya oturarak krakerini yedi. Yemek salonunda Meryem'e bizim öğle yemeğini evden koyacağımızı söyledim. Arkadaşları yemek yerken onları gözlemleyebileceğini ilerleyen zamanlarda canı birşey isterse alabileceğini ilave ettim.

Yemekhane sonrası dışarı oyun alanına bir göz attıktan sonra tekrar sınıfa döndük. Meryem'in aklı dışarıdaki oyun alanında kalmıştı. Ona ilerleyen zamanlarda orada bol bol oynama imkanının olacağını söyledim.

Sınıfta çocuklar için serbest oyun vakti idi. Bizler için ise bilgilendirme zamanı.


Çocuklar hemencecik bir alana yöneldi. Bazıları legolarla oynamaya başladı, bir kaç çocuk oyun hamuru köşesine geçti. Üç tane kız çocuğu mutfak köşesinde oyuna başlamıştı bile. Meryem bir süre geride durdu. Benim yanıma geldi önce. Ona diğer çocuklarla oynamasını söyledik ama o gitmek istemiyordu. Çocuklar hemencecik birbiri ile kaynaşmışlardı ama Meryem biraz geride durmayı seçmişti. Biraz oyun hamuru masasında biraz legoların olduğu masada oynadıktan sonra bir süre öylesine ortada dolandı. Ne zamanki mutfak köşesi boşaldı Meryem hemen oraya gitti.

Sonradan ilk başta da oraya gitmek istediğini ama çocuklar orada olduğu için gitmekten vazgeçtiğini öğrendim.

Okulda ilk günümüzün sonunda gelmiştik. Ertesi gün Meryem için büyük gündü. Tek başına ve tam gün okulda olacaktı.


Ertesi sabah hepimiz saat yedide ayaktaydık. Hemen kahvaltımızı yaptık. Meryem ikiletmeden kahvaltısını tamamen bitirdi. Beslenme çantasını son birkez kontrol etti. Birgün önceden birlikte hazırlamıştık. Üzerlerimizi giydik ve dışarı çıkma vaktinden onbeş dakika kadar önce hazırdık. Bu durum bize koşturmadan okul otobüsüne yetişme imkanı sağlamıştı. Okul otobüsünü beklemek için hemen yanı başımızdaki Murphy ilkokulunun bahçesine gittik. Bizle birlikte bekleyen iki tane daha anaokulu çocuğu vardı. Meryem diğer çocuklar gibi çantasını bana taşıtmıyordu. Ona yere indirmesini söylediğim halde yere de indirmek istemedi.

Bizim otobüsümüz en son geldi. Otobüse binmeden önce bana birkaç kez gelirken hangi otobüse bineceğini sordu. Bir de nerede oturduğumuzu. Haslett'i birkaç kere tekrar etti. Otobüs numarası ile ilgili olarak ona endişelenmemesini çantasına taktığımız etikette yazılı olduğunu söyledim. Ona okula giderken ve eve gelirken bineceği otobüslerin numaralarının yazılı olduğu kısmı gösterdim. İçi rahat etmişti. Kaybolma endişesi azalmıştı sanırım. Otobüsü bizim yanımıza geldiğinde Meryem bana sarıldı ve otobüsüne bir an bile tereddüt etmeden bindi. O zaman kızım ile gurur duydum. Gerçekten büyümüştü. Kendi sorumluluğunu biliyor ve ona göre davranıyordu. Bu arada Bilge ise "benim otobüsüm nerede, benim otobüsüm nerede" diye kendi bineceği bir otobüs arıyordu. Ona onun henüz otobüse binemeyeceğini anlatmak biraz zaman aldı.

Akşam Meryem'i Emre karşıladı. Okulun ilk gününde öğretmenden bir ödül kazanmıştı. "I am a bucket filler!" kağıdı. Bunu öğretmeninin bütün çocuklara verdiğini tahmin ediyorum ama yine de hem bu "bucket filling" kavramını anlatmak hem de teşvik etmek açısından iyi olmuştu. Ona öğretmenini güzel dinler ve ondan istenileni yaparsa, arkadaşlarına yardım ederse bu ödüllerden daha çok alacağını söyledim. Belli bir sayıya ulaşınca öğretmeni gerçek bir ödül verecekti.

Herşey iyiydi hoştu ama okulda hiç ciddi bir iş yapmamışlardı. Meryem biraz yazma, okuma çalışması bekliyordu. Yeni defterini ve kalemlerini kullanamamak onda hayal kırıklığı oluşturmuştu. Ertesi gün okul için hazırlanırken o bilmiş ses tonu ile "bence bugün de Mrs. Schmidt hiç birşey yaptırmayacak!" deyince ondaki hayal kırıklığını daha iyi farkettim. Okulda hedefleri yüksek tutmak ve çocuklara yaptıkları aktivitelerde, oyun dahi olsa öğrenme amaçlarını paylaşmak ne kadar önemli şu anda görüyorum.

Bugün Meryem okulun ilk haftasını tamamlıyor. Odasında artık kendisine ait bir çalışma masası ve sandalyesi var. Umarım bu sene kızım için her geçen gün kendisini geliştirdiği, akademik ve fiziksel olarak büyüdüğü, ilk günkü heyecanını ve mutluluğunu hiç kaybetmediği bir sene olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder