21 Haziran 2013 Cuma

Çocuklarla İlk Şikago Gezimiz

Geçtiğimiz hafta sonu Emre'yi görmeye Şikago'ya gittik. Emre bu yaz döneminde stajı için iki aylık bir süre Şikago'da bulunacak. Bu süreci mümkün olduğunca az özlem ile ve çok paylaşımlarla geçirme kararı aldık. Bu amaçla ilk yolculuğumuzu geçen hafta yaptık. Yol yaklaşık olarak 4 saat sürüyor ancak çocuklarla ve verdiğimiz molalarla bu süre bizim için 6 saati buldu ve aştı diyebilirim. Aslında çocuklar hem gidiş yolunda hem de dönüş yolunda gayet iyiydiler. Bir süreyi uyuyarak geçirdiler, bir süre karşılıklı gülüştüler, bir şeyler yediler, yoldan yanımızdan geçen karşıdan gelen arabaları seyrettiler. Yaşları yakın iki kardeş olmanın faydalarını bu kısmen uzun yolculuğumuzda görebilmek çok hoştu. Birisi sıkılmaya başlasa diğerinin dikkatini çekecek birşey yapıyor sonra gülüşmeye başlıyorlar. Birlikte garip garip sesler çıkarıyorlar ve bundan bile bir arada yaptıkları için keyif alıyorlardı.

Cuma günü çocukları kreşten öğlen yemekleri sonrasından aldım, halletmemiz gereken birkaç iş vardı. Onları yaptıktan sonra yaklaşık 1 buçuk gibi yola çıkabildik. Yarım saat kadar bir dinlenme alanında mola verdik. Hava güzel olduğu için dışarıda rahat bir şekilde durabildik. Ben bir banka oturdum, Meryem ve Bilge çimlerin üzerinde koşup yuvarlandılar ve biraz olsun arabada biriken enerjilerini attılar. Şikago şehir merkezindeki trafik bizim sabrımızın sınırlarını epey bir zorlamış olsa da otelimize geldiğimizde çocuklar çok mutluydu. Ancak akşama yedi gibi otelde olabildik.Yolda gişelere ödediğimiz paralar Meryem'i maddi durumumuz konusunda biraz endişenlendirdi diyebilirim. Ben gişelere para verdikçe Meryem beni "anne, markete paramız kalmadı ama" şeklinde uyardı. Çocuk haklı, bir dolar, 3 dolar derken az değil toplam 10 dolara yakın para verdik.

Otele gelince biraz hasret giderdikten sonra çocuklar Emre'nin odasını baştan aşağı inceleyip karıştırdılar. Sonrasında Emre bize yemek hazırlarken Emre'nin yatağına çıkıp televizyon keyfi yaptılar.


Yemek sonrasında otelin havuzuna indik. Çocuklar havuzda doyasıya oynadı ve en güzeli havuz sadece bize aitti. Sanırım Cuma akşamı olduğu için havuzda kimse yoktu. Büyük havuzun yan tarafında bir de mini sıcak su havuzu vardı. Çocuklar bir sıcak bir soğuk havuza girdiler biz de onların arkalarından yani bir yandık bir donduk.

Cumartesi kahvaltı sonrası şehir merkezine gittik ve tüm günü orada geçirdik. Uzun bir yürüyüş sonrası akvaryuma geldik. Yürüyüş yolunda büyük şehirde yaşamanın çeştililiğine birkez daha sahit oldu. Şık giyimli kadınlar, erkekler, gelin ve damatlar, spor yapan insanlar, gösteri yapanlar, her türlü insanı görmek mümkündü.











Doğanın ile bütünleşen şehirleşme insanı yormuyor, aksine dinlendiriyordu.




Planımızda akvaryumu gezmek vardı ama o gün akvaryum bir sebeple öğleden sonra kapalı olacakmış. Kapısında bu haberi duyunca Meryem üzüldü. Neyse ki akvaryum tam kapanmamıştı ve o kadar yolun sonunda çocuklar birkaç balık görebildik.




 Dönüş yolunda yolumuza çıkan açık hava sergisinden birkaç kare....


 ve Meşhur Şikago gösteri merkezi.






Şehir merkezinde şansımıza müzik festivaline denk gelmişiz, bir yandan yürüyüş yaptık bir yandan kısa süreli de olsa irili ufaklı konserlere kulak verdik. Millenyum Parktaki meşhur fasulyenin yanına gittik.



Oradaki bankalarda biz oturup dinlenirken çocuklar kuşları kovaladılar. Bilge kuşları yakalamaya çok kararlıydı ama o kadar peşlerinde koşmasına rağmen sadece kovalamakla yetinmek zorunda kaldı.

Kısa bir yemek molasından sonra meşhur ünlü mağazaların olduğu yola doğru yürümeye başladık. Bence bu yürüyüşün en güzel yanı nehrin üzerindeki köprüde durup geçen gemilere el sallamak ve şehir ile nehrin bütünleşmesini seyretmekti. Meryem ve Bilge geçen yolcu gemilerinin içlerindeki insanlara seslerini duyurabilmek için epey bir çaba harcadılar.




Akşama dönüş yolunda kısa süreli bir uyku ile enerji depolayan çocuklar otele döndüklerinde tekrar havuza inmek istediler. Havuz bu sefer boş değildi. Bir okul gezisi için Şikago'ya gelmiş bir grup lise öğrencisi vardı. İlk başta havuzun bu kadar dolu olması çok hoşumuza gitmese de zamanla gençler bize, biz onlara yeterli bir alan sağlayarak havuzda vakit geçirdik. Hatta Meryem bu durumdan hoşlandı bile diyebilirim.

Ertesi gün Emre'nin otelinin hemen yanındaki İkea'ya gittik.



Çocuklar İkea'nın çocuk kısmına bayıldılar.


Uzun süren Ikea gezimizin sonunda Meryem için tam istediği gibi, kalpli bir nevresim takımı aldık. Eve dönüş için yola çıkma vaktimiz gelmişti. Öncesinde Türk markete uğrayıp Ülker çikolatalı gofret, zeytin, peynir, sucuk ve benim için acılı şalgam suyu aldık. Emre ile vedalaşıp eve doğru yola çıktık.

Dönüş yolunda akşam yemeği için uzun bir mola verdik. Daha sonrasında Bilge uykudan uyanınca bir yeri ağrıyormuş gibi ağlayınca en yakın benzin istasyonunda durdum ve kısa bir mola daha verdik. Tabii onun bu huzursuzluğunun ertesi gün ortaya çıkacak hastalığının bir habercisi olduğunu o an anlayamadım. Bir yarım saat kadar da benzin istasyonunda vakit geçirdik ve akşam saat 9 gibi eve gelebildik. 

Her ne kadar akşam yemeğimizi yolda yediysek de eve geldiğimizde Meryem aç olduğunu söyleyince onlara hızlı birşeyler hazırladım. Sonrası klasik akşam rutinimiz olan banyo, diş fırçalama, kitap ve uyku. Çocukları uykuya göderir göndermez ben de yattım. Hepimiz de çok yorulmuştuk. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder