13 Eylül 2013 Cuma

Kötüsün!

Meryem ile Türkiye dönüşü uzun uçak yolculuğumuzdan indik ve otobüs bekliyoruz. Normalde binmemiz gereken otobüsü kaçırdığımız için 2 saat kadar hava alanı bekleme salonunda beklemek durumundayız. Hepimiz yorgunuz. Meryem yorgun olduğunda ve uykusu geldiğinde aksileşiyor. Bir yandan da parmağını emiyor ve saçlarını koparıyor. Saç koparmasına artık tahammülüm kalmadı ve ona kızarak kel olacağını ve herkesin onunla dalga geçeceğini söyledim. Bana önce "kızlar kel olmaz ki" şeklinde cevap verdi. Ben "eğer saçını yolmaya devam edersen sen olursun" deyince çok sinirlendi ve "kötüsün! kötüsün!" diye bana bağırdı. Bütün bunların üstüne "ben büyünce çok güçlü olacağım, seni elimle iteceğim ve yere düşeceksin. Sen bana bir şey yapamayacaksın" deyince ben artık büsbütün şaşırdım. Ben ki Meryem'e (veya Bilge'ye) tek bir tokat vurmuş değilim. Bu şiddet nereden geliyor anlamadım. Nasıl bir öfke, ve bu öfkenin ne biçim bir yansımasıdır bu, şaşkın bir şekilde ona bakakaldım.
Bu kötüsün lafı hiç hoşlamadığım bir laf ve Meryem'e iyice yerleşmiş görünüyor. Benden sabah sabah dondurma isteyip ona vermeyince veya televizyon seyrederken kapatınca yine aynı ifade ile bana tepki verdi. "anne, sen kötüsün!".
Bugün okula giderken su kabını araba koltuğunun yanına koymuş ve ben araba ile dönerken su kabı yere düştü. "Baba ben yavaş dön deyince yavaş dönüyor. Sen yavaş dönmedin, senin yüzünden su kabım düştü. Anne sen kötüsün!". Bana olan tepkisi ve öfkesi vakitsiz bir ergenlik sendromu gibiydi. Peki ya "kötüsün!" sözü nasıl ve ne zaman diline yerleşti?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder