Bilge'nin yüzü yapacaklarının bir aynası gibi. Özellikle bir yaramazlık peşindeyse... Dili biraz dışarıda, kıvrılmış ve ısırıyor ise birisine bir muzurluk planlıyordur. Bu duruma maruz kalan genelde bizim zavallı Meryem oluyor.
Banyo yaparken küçük kovalardan birisini doldurmuş, bu suyu üşenmeden odasına kadar taşıyor ve odada sakin bir şekilde oyuncakları ile oynayan Meryem'in başından aşağı döküyor. Yüzündeki o muzur ifadesinden anlamalıydım bir yaramazlık peşinde olduğunu.
Meryem yatağında yatıyor, Bilge Meryem'i orada görür görmez yanına yine o yaramaz bakışı ile geliyor ve sırtına oturuyor. Meryem şimdi at oldu, Bilge "dıgıdık, dıgıdık" Meryem'i sürüyor.
Meryem blokları ile kale yapıyor. Blokları üst üste koymuş, yanyana dizmiş birden Bilge çıkıyor ortaya. Dil hafif dışarıda ve kıvrılmış ve evet kale birden yerle bir oluyor.
Sana gelip sarıldığında eğer o dilin kıvrıldığını farkedersen bil ki biraz canın yanabilir. Mıncıklayarak, cimcikleyerek sevmek ve hatta birazcık seni bağırtmak hoşuna gidiyor.
Türk arkadaşlarla bir araya geldiğimizde bir baktım bütün çocuklar bir yana koşuyor ve bir yandan da bağrışıyorlar. Arkada Bilge onları kovalıyor. Aynı yüz ifadesi ile. Yakalarsam canını yakarım dercesine.
Bu blog doktora yaparken çocuk yetiştirmenin zorluklarının yanında ne tam zamanlı anne baba, ne tam zamanlı öğrenci ne de tam zamanlı bir çalışan olamamanın verdiği rahatsızlığın bir ürünü. Çocuklarımız çok büyümeden ve zaman elimizden daha fazla akıp gitmeden birşeylerin notunu biryerlere düşme isteği aslında. Bir nevi bizim ailemizi konu alan bir tez çalışması. Hiç bir zaman tam yapılandırılamamış ve hep yeni hedefler içeren.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder