29 Nisan 2013 Pazartesi

Pazar Eğlencesi

Artık çocuklarla bol bol dışarıda vakit geçiriyoruz. Onlar dilediği gibi oynuyor Emre ile ben ise hem onların peşinden koşuyor hem de sohbet ediyoruz.

Türk arkadaşlarımızla bir araya geldiğimiz bir pazar gününün sabahı çocuklar hep beraber dışarıda oynadılar.


Bilge top ile oynadı, değnek taşıdı ve bir de yerde çimlerin üzerinde yuvarlandı.




 Meryem ise bol bol bisiklete bindi.

 

Aynı  günün öğleden sonrası Lake Lansing Parkına gittik. Önce gölün oraya doğru yürüyüş yaptık. 



Bilge her gördüğü değnek ve su birikintisi için durduğu için Meryem ile ben önden, Emre ile Bilge daha geriden geldiler.

Bilge ile Emre'nin bize yetişmesini beklerken iskeleye oturup güneşin tadını çıkardık.



Her dışarı çıktığımızda Meryem ve Bilge hemen kendilerine birer değnek buluyorlar. Meryem genelde taşıyabileceğinin en büyüğünü alıyor. Bilge ise bir değil birkaç tane birden taşımaya çalışıyor.

 


Daha sonra oyun alanına doğru yürüdük. Meryem iplere tırmandı.

 Denge tahtasının üzerinde yürüdü ve hareket demiri üzerinde sallanıp taklalar attı.



  

Bu arada Bilge parkta yeni keşfettiği müzik aleti ile meşguldü.



Biraz yorulunca ikisi birlikte tahtadan kamyonun kasasına geçtiler. Meryem benim direksiyon koltuğuna geçmemi istedi. Kendisi kasada uyumak istiyormus. 


Tabii ki ben direksiyona geçmedim onlar da biraz enerji depolayınca tekrar oyuna başladılar. Meryem teker salıncakta, Bilge ise normal salıncakta sallandı. Meryem hep hızlı, daha hızlı sallanmak istiyordu.

Bir süre sonra üç tekerli yarış bisikletlerinin oraya geçtik. Geçen sene Meryem bu üç tekerli yarış bisikletlerini tek başına kullanamıyordu. Hem ayağı yetişmiyor hem de çok hızlandığı zaman direksiyonu çok iyi kontrol edemiyordu. Bu sene artık ayağı pedallara yetişiyordu. Ancak yokuş çıkmaktan pek hoşlanmıyordu. Ben ona yardımcı oluyordum ama beni değil babasını istedi. Emre Bilge ile ilgileniyordu. Bilge'yi ben aldım, Meryem'i Emre'ye verdim. Meryem'in neden Emre'yi istediğini anlamam çok uzun sürmedi. Emre ona kolaylık yapıyordu. Bisikleti merdivenlerden yokuşun başına kadar taşıyordu. Meryem böylelikle yokuştan yukarıya pedal çevirmek zorunda kalmıyordu. Kendisini yokuştan aşağıya bırakıyor ve yorulmadan üç tekerli yarış bisikletlerinin tadının çıkarıyordu.

Meryem'i bisikletin üzerinde gören Bilge tahmin edilebileceği gibi köşede durup beklemek yerine sahada olmayı tercih etti ve benim işim onu bisikletin üzerinde taşımak oldu. Bilge oturarak bisiklete binince ayakları yere takılıyordu ama o bütün çabalarıma rağmen ayakta durmaya itiraz ediyor ve hemen oturma durumuna geçiyordu. Ayrıca dümenini tutmama izin vermiyordu. Yani hem onu arkadan ittirmek, hem ona farkettirmeden dümeni kontrol etmek hem de ayağının takılmasını engellemek bana başlı başına bir iş oldu.

Bir hafta sonunu daha bitirmenin tatlı yorgunluğu ile eve döndük.

Sanırım baharın en güzel tarafı bugün yaşadığımız gibi güzel günlerin çok daha fazlasının hemen önümüzde olduğunu bilmek. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder