26 Eylül 2012 Çarşamba

Azalmayan Heyecanlar Diliyorum!

İnsanın küçüklükteki azmi, öğrenme heyecanı, merakı neden zamanla azalıyor? Bilge o kadar heyecanlı, enerjik, hayat dolu ve herşeye karşı o kadar ilgili ki keşke diyorum hep böyle kalabilse. Yeni birşey hemen dikkatini çekiyor. Hedefine çok güzel odaklanıyor. İstediği birşey karşısında ısrarcı ve kolay kolay pes etmiyor. En ufak şey bile onun icin çok büyük bir neşe kaynağı. Bilge'nin bu sabah boş mama kavanozu ile oynarkenki keyfine imrendim. Kavanozun kapağını alıyor, kapatıyor, açıyor, tekrar kapatıyor, tekrar açıyor. Ne büyük bir keyifle ve dikkatle bunu yapıyordu. Sonra onun o yüzündeki müthiş gülümseme için ona bakmanız yeterli. Bir bakışınıza karşılık dünya tatlısı bir gülümseme, bir de kendi dilinde hecelerle size karşılık veriyor. İnsanın içi sıcacık oluyor.

En ufak sey bile onun için oyuna dönüşebiliyor. Şu aralar mesela mutfaktaki çöp kutusuna taktı. Dolabı açıyor ve çöpe ulaşmaya calışıyor. Bizim bunu yapmasını istemediğimizi çok iyi biliyor. Bazen biz özellikle oradayken gözümüzün içine içine bakıyor ki biz ona "seni yaramaz yine çöpü mü buldun" diye yanına gidelim istiyor. Sonra gelsin kahkahalar... Bir diğer merakımız banyo. Orası onun için bir macera yeri. Karıştırmasına asla izin vermediğimiz dolaplar, fırçalar, kovalar, tuvalet ve su var. Banyonun kapısını açık unutmayalım, bizimki hemen orada. O yuzden esktra dikkatli olmamız gerekiyor.

Bebekken ki bu merakımız zamanla törpüleniyor. Girişimci ruhumuz edilgen bir hale dönüşüyor. Meryem'de bile bunun etkilerini görebiliyorum. Büyüdükçe hayata karşı daha bir olumsuz ve daha bir isteksiz mi oluyoruz nedir? Çocuklarımın ikisi için de azalmayan heyecanlar diliyorum. Ve tabii ki bol bol küçük, sebepsiz mutluluklar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder